Silikon vadisi
tecrübesi olanlar veya İsrail’i takip edenler, bu ülkeler ile Türkiye’nin GİRİŞİMCİLİK
kültürünün birbiri ile tamamen ters
olduğunu ve dolayısı ile birbiri ile tamamen zıt sonuçlar ürettiğini
görebilirler.
Örnek vermek
gerekirse cesaret, organizasyon, network konularında çok farklı iki kültürüz
ama tamamen yanlış anladığımız milli olmak diye bir anlayış da var ortada. Mesela ABD de eyaletlerin verdiği destekler
var, burada şirketin ürünü nerede ürettiği ve hatta ürettirdiği önemli değil.
Şirketin o işi ABD de büyütüp büyütemeyeceği önemli. Bizde ise teknopark, AR-Ge
merkezlerindeki şirketlerinin %90 ı devlet desteği olmadan 1 yıl ayakta kalamaz durumda. (Vergi avantajları vb..
buralarda ofis açmış banka, Telekom operatörleri vb.. şirketleri hesaba
katmazsak)
Milli olmak diye bir zorlama yok. Zaten sen ortamı
müsait tutarsan herkes sana gelir. Mesela Google ın yarı ortağı Rus, ABD bunu
dert etmiyor. Veya bugün dünyada global olmak isteyen herkes kendini ABD ye
gitmek zorunda hissediyor. Türkiye ye gelen var mı?
Dolayısı ile
ülkende teknoloji üretimi bir sonuç, eğer sen gerekli şartları oluşturursan
herkes sana gelir ve dolayısı ile milli olur. Milli olsun diye üretilmiş ama
aslında rekabet etme gücü olmayan şeylerle para, vakit ve de bence en önemlisi
umut kaybedilmez, çünkü sonunda herkese biz yapamayız fikri kazınıyor.
Sorunları görüş
çözemiyor olmanın pek çok sebebi mutlaka vardır. Birkaç tanesini sıralayayım
ama 1941 de hitlerden kaçıp İTU ye gelen Alman profesör 100 yıl önce sanırım en doğru
teşhisi koymuş. Türkler negatifte birleşiyor (negatif seleksiyon)