Ciğerimi en çok yakan konulardan biri ile başlayayım. Beyin göçü.
Türkiye beyin göçü ile şimdi başlasa önümüzdeki 20-30 yıl geri döndüremeyeceği bir değeri kaybediyor.
Hem de tam tersine beyin göçü için devlet kesenin ağzını açmış iken.
Halk olarak da günlük bile denemeyecek şeylere konsantre olmaktan bu gerçeği göremiyoruz ya da görebilecek olanlar zaten gitti.
Türkiye’den göç yüzde 42,5 arttı [1,2] ve artarak devam ediyor. Bunun ekonomik karşılığı ülkemizin ihracatından çok daha fazla. Sosyolojik ve prestij karşılığını varın siz ölçün
Diğer bir konu da Erkin Şahinöz'ün makalesinde[3] belirttiği gibi Eldeki verilere bakınca; “betona yaslanmış”, “nitelik” değil “nicelik” üzerine yerleştirilmeye çalışılmış, “hukuk” ile “adalet” arasındaki bağı kopuk,temel özgürlüklere çoktan mühür vurulmuş bir paradigmanın iflas ettiğini görüyor insan. Tam da Ralph Keyes'in dediği gibi yalanların hesabı görülüyor, bedelini hakikat ödüyor. Söyledikleriniz ya da söyle(ye)medikleriniz bir süre sonra kimliğiniz olur. Bunun gözlemlendiği ve nabza göre şerbet verenler ile “gerçeği” söyleyebilmek için “doğru” zamanı kollayanların aydın olarak ortada olduğu toplumların gidişatı nereyedir acaba?
Vitrinde yer bulabilenlerin “ölülerin mezarda ne yaptığını” konuştuğu, yanlış olanı eleştirmemek, doğru olanı öne çıkarmamak şeklinde devam eden bir toplumsal ahlak
toplumları nereye götürür?
Gidişat ile ilgili zaman zaman toplumun çeşitli kesimlerinden de uyarılar gelmekte.
TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik'in geçtiğimiz günlerdeki “İnsan sadece söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur” şeklindeki beyanı bunun kanıtı.[4]
Bu uyarıların devamı olarak usulünce ve dikkatli konuşan ekonomistlerden biri olan Mahfi Eğilmez yeni yılın ilk gününde 2019 ile tahminler paylaştı [5]. Rakamlar gidişatın iyi olmadığını söylüyor. Atilla Yeşilada seçim sonrası IMF ye muhtaç kalacağımızı [6] söylüyor. Bahçeşehir üniversitesinden Prof. Seyfettin Gürsel "Türkiye ekonomisi bilinmeyen denizlere dümen kırdı" [7] diyor. Erkin Şahinöz "Sel ile gelen, yel ile gider." [8] diyor. Dünyanın en iyi 10 ekonomistinden biri olarak gösterilen ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Daron Acemoğlu da "negatif gidiş durdurulamaz" [9] ve "demokrasi olmazsa olmaz" [10] diyorken Türkiye demokrasi endeksinde geriliyor.
Benzer şekilde
Hukukun üstünlüğü endeksinde 113 te 101.
İnsani gelişmişlik endeksinde 189 ülke arasında 64.
İnsan sermayesi endeksinde 157 ülke arasında 53.
Yolsuzluk endeksinde 180 ülke arasında 81.
Makalelere atıf sayısında ise 239 ülke arasında 167.
BM, Türk ekonomisini dünyanın birinci sırada en kırılgan ekonomisi olarak ilan ediyor.
Küresel İş İdaresi Konseyine göre, Türkiye 2005 yılında dünyada yatırım yapılabilir 25 ülke içinde 13 sırada iken, son yıllarda bu 25 ülke içine giremedi.
Bütçe şeffaflığı sıralamasında , 102 ülke içinde 58 sıradayız. Yani Ortanın altındayız.
2018 yılı küresel rekabetçilik endeksinde 140 ülke arasında 61.
Küresel İnovasyon Endeksinde 126 ülke arasında 50.
PISA testinde 72 ülkede 15 yaşındaki 540 bin öğrenci arasında yapılan testin sonuçlarında Türkiye okuduğunu anlamada 50. sırada yer alırken matematikte 49, fende ise 52. olmuştu.
Türkiye, teknolojik gelişmişlik açısından 82 ülke baz alınarak yapılan araştırmada, 49’uncu olurken, inovasyon, Ar-Ge ve patent gibi konularda listeye giremediği görüldü. [12]
Peki bunlar olurken insanlar neden saatlik veya günlük gündemler dışındaki konulara ilgi göstermiyor. Bunun cevabını da Bülent Eczacıbaşı vermiş. "Sivil toplumun şu anda sessiz olmasının nedeni siyasî ortam. Bu ortamın değişmesini bekleyerek de pek birşey olmayacak. Bu tür ortamlarda sivil toplumun etkili olabilmesi için daha net bir tavır koyup risk almaya değecek değerler aramak lâzım" [13]
Sanırım bunun bir sebebi de insanların din ile ahlak ilkelerini birbirlerinden ayırmış olmaları. Toplumumuz Hz. Ömer’in özel işini yaparken kendi mumunu yakması, “beytülmale el uzatılmaması”, Fatih’in yoksul bir kadın tarafından kadıya şikâyet edilip yargılattırılması gibi
muhteşem bir ahlak ortamını yaşamak ve yaşatmak değil sadece anlatmak ve hikaye etmek istiyor. Bunları yaşamak istemiyor. Bunlarla böbürlenmek ama işine de bildiği veya nefsine hoş geldiği şekilde devam etmek istiyor. Dini de yaşayanlar sadece ritüel seviyesinde veya taklit seviyesinde yaşamakla yetiniyor.
İyiliği emir ve kötülükten nehiy vazifesi, müslümanlar üzerine bir farzdır.Ayrıca "Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin; buna gücü yetmezse diliyle onun kötülüğünü söylesin; buna da gücü yetmezse kalbiyle ona buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir." (Müslim, İman, 78; Tirmizî Fiten. 1I- Nesaî iman 17 İbn Mâce, Fiten, 20). hadisi şerifi de bir kötülük görülürse ne yapılması gerektiğini söylüyor.
Herhangi bir yerdeki bir yanlışlığı görmezden gelmek ile hele bizden ise görmemek dine tamamen ters.
Son söz olarak da unutmayalım "Adalet Mülkün Temelidir" ve biz Hukukun üstünlüğü endeksinde 113 ülke arasında 101. yani sondan 12. sıradayız.
Refereanslar:
1-https://lnkd.in/dRr9vUX
2-https://lnkd.in/dceFkxg
3-http://erkinsahinoz.com/2018/12/30/yasayan-oluler/
4-https://www.sozcu.com.tr/2018/ekonomi/tusiad-baskani-bilecikten-kriz-aciklamasi-2781765/
5-https://tr.sputniknews.com/ekonomi/201901011036887463-mahfi-egilmez-turkiye-imf-dolar-kuru/
6-https://www.youtube.com/watch?v=sWLiTQvfmYU
7-https://t24.com.tr/yazarlar/seyfettin-gursel/turkiye-ekonomisi-bilinmeyen-denizlere-dumen-kirdi,20815
8-http://erkinsahinoz.com/blog/
9-https://tr.sputniknews.com/ekonomi/201806151033873122-daron-acemoglu-turkiye-ekonomi/
10-https://www.sozcu.com.tr/2018/ekonomi/daron-acemoglu-turkiyeyi-krizden-demokrasi-cikarir-2602707/
11-http://www.karar.com/dunya-haberleri/demokrasinin-dususu-suruyor-743524
12-http://ertugrulakbas.blogspot.com/2018/12/kendi-ayagmza-sktk.html
13-İşim Gücüm Budur Benim: İş İnsanının Yeni Sorumlulukları