GELİŞTİRME KÜLTÜRÜ MÜ? RANT KÜLTÜRÜ MÜ?
Dr. Ertuğrul AKBAŞ
ekbas@gmail.com
Yılda 6.5
milyar $ ile Ar-Ge desteğinin milli gelire oranı %1'e yaklaşıyor.
Bununla birlikte
Dünya Patent
Raporu’na göre (2011) Türkiye’de 3.357 Patent başvurusu yapılmaktadır. Bu rakamlar ABD’de
yılda 490 bin; Çin’de 391.
Devlet AR-GE
için bütçenin %1 ini dağıtıyor ama alınan her 100 patentten 96 sını Türkiye’de
faaliyette olan yabancı şirketler alıyor [ http://gundem.milliyet.com.tr/100-patentten-94-u-yabancilara-ait-/gundem/ydetay/1771434/default.htm ].
O zaman akla
şu 5 soru geliyor
1-Devlet bu bütçeyi dağıtırken ehliyete değil de başka ilişkilere mi bakıyor?
2-Devletin
nitelik seçiminde problem mi var?
2-Bu
bütçeleri Türk şirketleri kitabını uydurup alıyor ama patente dönüştürmüyor mu?
3-Türk
şirketlerinde bu altyapı yok mu? Yok ise bu AR-GE Bütçelerini nasıl alıp
harcayabiliyorlar? Denetim Yok mu?
4-Al parayı
verdim AR-GE yap demekle AR-GE olmuyor mu? O zaman devleti yönetenler neyi
eksik yapıyorlar?
Buraya ayrıca Sabah gazetesi yazarı Şeref Oğuzun tespitlerini de
ekleyebiliriz.
AR'aştırıyor fakat GE'liştiremiyoruz;
Zira farklı
olandan korkuyoruz.
Bize benzemeyenden nefret ediyoruz.
Düello yerine pusu kuruyoruz.
Akıl yerine kurnazlığı seçiyoruz.
Sabır yerine telaşa kapılıyoruz.
Merak yerine biatı seçiyoruz.
Bilgi yerine kanaat ile yetiniyoruz.
Özgün yerine taklide sapıyoruz.
Kazan yerine kaybet tuzağındayız.
Ödül yerine cezayı benimsiyoruz.
Bize benzemeyenden nefret ediyoruz.
Düello yerine pusu kuruyoruz.
Akıl yerine kurnazlığı seçiyoruz.
Sabır yerine telaşa kapılıyoruz.
Merak yerine biatı seçiyoruz.
Bilgi yerine kanaat ile yetiniyoruz.
Özgün yerine taklide sapıyoruz.
Kazan yerine kaybet tuzağındayız.
Ödül yerine cezayı benimsiyoruz.
İş yapma tarzımız ve kültürel engeller yetmiyormuş gibi, bize icat çıkarmak için verilen para ile çakallık yapıyoruz.
Ar-Ge parasıyla dövizi çıldırtıyoruz.
Ar-Ge parasıyla repo yapıyoruz.
Ar-Ge parasıyla kendi devletimizi dolandırıp duruyoruz.
Ar-Ge parasıyla icat çıkarmıyor, şeytani inovasyon yapıyoruz.
Tam da bu sebepten sizin "cari açık" dediğinize ben "akıl ve vicdan açığı" diyorum.
Netice; Ar-Ge'ye destekten vaz mı geçelim? Asla…
Ancak vahşi sulama yerine damla sulama modelindeki gibi verdiğimiz teşvikleri daha akıllı izleyelim, ölçelim, bilelim yönetelim...
Her tarafa teknoparklar kuruyoruz. Amaç Silikon vadisi
olmak. Silikon vadisini bir inşaat ve vergi muafiyeti olarak görmek çok
yanlıştır. Böyle bir projenin arzulanan amacına ulaşma şansı yoktur. Silikan
vadisi konseptinin bir kültür ve yaşam tarzı olduğunu bilmek lazım. En iyi olup
en iyiyi bilmeden çeşitli vergi muafiyetleri ve dsteklerle 10,15 yıl bir
te4knoparkta kalarak AR-GE kültürü oluşmuyor. Devlet balık tutmayı öğretmiyor.
Herkese balık dağıtıyor.
Silikon vadisi demek girişimci kültürü demektir
Silikon vadisi bir ekosistemdir.
Silikon vadisi aynı zamanda bir finansman makinesidir.
Ayrıca denemekten kaçınan bir toplumu defalarca deneyebilen
bir kültüre evirmenin adıdır Silikon Vadisi.
Sorulara devam edersek iş adamları ve müteşebbisleri bu
kadar RANT ve yolsuzluğu alıştırırsak vahşi sulama ile bütün suyun kendilerine akmasını
isteyeceklerdir. [http://www.radikal.com.tr/yorum/turk_saginin_atar_damari_yolsuzluk_ve_rant-1168895
]
Ayrıca bütün dinamiklerinizi Tuğla ekonomisi üzerine
oturtursanız kimse akıl ve ter ile para kazanmaya yönelmez. İltifat marifet
ilişkisi daima hatırda tutulmalı.
Mehmet Altan’dan alıntı yaparsak
“1998’den günümüze tasarrufların milli gelire oranı yüzde 50
azalırken memleketin şehirleşme oranı hızla artmış.Konut edinmek için yapılan
harcamalar da bugün yüzde 140 artmış durumda…
İmarlaşma, hoştur, güzeldir, iyidir, yahşidir…Ama Bakanlar
Kurulu’nun aldığı tüm kararların yüzde 60’ını imar kararları oluşturmaya
başlayınca, yerleşik endişeler biraz daha kabarıyor.
İmarlaşalım, amenna…Ama biraz da reformlaşalım,
sanayileşelim, nano teknolojileşelim, patentleşelim…”
Devlet AR-GE desteği verelim bu desteği alanlar bir zaman
gelir para biriktirir, zengin olur gerçekten Ar-Ge yapar diye düşünürse tamamen
hata yapar sadece AR-GE yapabilme ışığı olanları da hazır paraya alıştırır ve
bu hazır paranın peşinde koşar hale getirir. Bunu yukarıda tuğla ekenomisi
kısmında açıklamaya çalıştığım şekilde devlet yaptı hatta 3. Köprüyü yapacak
konsorsiyumdaki bazı inşaat firmalarına 100 milyar TL lik devlet ihalesi verdi
ama hala bu konsorsuyum 3. Köprünün tasarımını Fransa ya ihale etti [ http://ekonomi.milliyet.com.tr/3-kopru-icin-finansman-sozlesmesi/ekonomi/detay/1758544/default.htm ]
Al parayı verdim AR-GE yap demekle AR-GE olmadığını hepimiz kendi
etrafımızdan da teyit edebiliriz. Memleketimizin en iyi üniversitelerinin en
iyi mühendislik bölümlerinden mezun olanlar ya satışa kayıyor ya da yönetici
pozisyonuna geçmeye çalışıyor. Ve bunların hiçbirisi Türk sanayi şirketlerinde
olmuyor. Ya yabacı şirketlerde ya da Türkiye’de kurulmuş satış,pazarlama veya
hizmet sektöründeki firmalarda oluyor çünkü sanayici yok denecek kadar az.
Olanların da ne kadarı kendisi geliştiriyor ne kadarı yurtdışından ithal
ettikleri üretim ve imalat teknolojileri ile üretim yapıyorlar.
Mühendisler, Türkiye sanayisizleştiği için mühendislik
yapamıyorlar.Televizyon dizileri bir gerçeği yansıtıyor. Toplum neyi
seyrediyorsa, öyle oluyor .
Üretimle ilgili toplumsal algı bitmiştir. Bu günlerde Türk
televizyon dizilerinde faal tek sanayici figürü 1970’leri anlatan ‘Öyle Bir
Geçer Zaman Ki’ dizisindedir. Pek çok katma değerli sektördeki firma sahibi ya
firmalarını satıp tuğla ekonomisine geçmiş ya da kendilerinin ana faaliyet
alanını tuğla ekonomisi yapmıştır.
Bütün bunlar politik olarak teknolojik ve mühendislik
rekabetin nerdeyse “0” olduğu tuğla ekonomisine yapılan yatırımın sonuçlarıdır.
Belki birileri müthiş zengin oldu, RANT VE RÜŞVET çarkı kuruldu ama
karşılığında Üretimle ilgili toplumsal algı bitti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder