Bu Blogda Ara

14 Mayıs 2021 Cuma

İşini İyi Yapanın İşi Zor mu ? -2-

Son 5 yıldır neredeyse her gün SIEM ile ilgili bir paylaşımım oldu. Ayrıca yüzlerce makalem yerli ve yabancı sitede, hakemli veya hakemsiz olarak yayınlandı. Bunlarda son 5 yılda 100.000 den fazla görüntülendi ve binlerce indirildi. Türk insanın alışık olmadığı doğruyu ortaya çıkarma, doğruyu kıvırtmadan söyleme, kıyas yapma yöntemini benimsediğim ortada. Eğer bu paylaşımlarımda yalan, yanlış veya eksik olsa idi son 5 yıl içerisinde mutlaka birileri çıkar ve bunu ifşa ederdi. İnsanların arkamdan ya bu hoca çok meşhur markaların çok meşhur ürünleri ile ilgili kalem oynatıp duruyor bu kim oluyor ki! gibi konuştukları kulağıma geliyor.

Benim gibi derinlemesine ve ispatlı analizleri biz toplum olarak sevmeyiz. Bir inşaat firması çıkar Türkiye'deki inşaat projelerinin önemli bir kısmını alır. Hiçbirimizin aklına ya bu yüzbinlerce inşaat firması arasından nasıl sıyrıldı? Yeni bir inşaat teknolojisi mi buldu? Bu kadar iyi ise ABD, Kanada, Hollanda gibi ülkelerde neler yapıyor ? diye sormaz. Yine yabancı vatandaş Türk vatandaşı olduktan kısa bir süre sonra Türkiye'nin en zenginlerinden biri olur, yüzlerce yıllık ailelerin, kuşakların biriktirdiği sermayeyi 5-10 yılda geçer ama yine bunun altını dolduracak bu adam google gibi yeni bir teknoloji geliştirdi de dünyaya mı satıyor? Veya büyük bir buluş yaptı da dünyaya mı satıyor? 5-10 yılda 100 yıl Türk ailelerini nasıl geçti? diye sormaz. Halk olarak ilgimiz bu liyakat ile ilgili sorular yerine iş nasıl alınır kısmındadır hep. Son örnek olarak de yine üst düzey bir kamu yöneticisini düşünelim. Buraya atanan birisinin özgeçmişini aynı işi yapan Almaya, Danimarka, Japonya'daki mevkidaşları ile karşılaştırmayız. Toplum olarak o konumun, projenin, ihalenin liyakat tarafını yani altını doldurmak tarafını değil de o konuma atama yapanın gözüne girme, projeyi, ihaleyi verenin gözüne girmek. Yukarıda da belirttiğim gibi Türk insanı doğruyu ortaya çıkarma, doğruyu kıvırtmadan söyleme, kıyas yapma yöntemini benimsemiyor.

Benim paylaşımlarımla ilgili çokça hocam ilgiyle takip ediyoruz ama beğenemiyoruz veya paylaşamıyoruz diyen oluyor. Daha da ileri gidip aşağıdaki gibi mesajlar atanlar bolca


Takip edip takdirlerini iletenlerin de hakkını yemeyelim. Böyle onlarca mesaj geliyor. Onlara da teşekkürlerimi sunuyorum.









Bizde iş sahibi olanlar da, yöneticiler de sanki hiç ölmeyecekmiş gibi kötülükleri görmez ve duymaz olurlar (Herkesin hakkını yemeyelim, böyle olanları kastediyorum). Değişik yöntemlerle vicdanlarını rahatlatır, olayı çözer ve içselleştirir. Hatta benim gibi soru soran, eleştiren ve vicdana mesaj vermeye çalışanları sevmez.
Aşağıdaki hadisi umursamaz.

“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân 78. ; Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17) 

Bize dinimiz emretmiş ama ateist olan veya başka dinlerdeki toplumlar da bilirler ki ahlak toplum için olmazsa olmazdır.


İşini iyi yapan yerine, sadece mahallesine, markasına bakmayı değerlendirme kriteri olarak alan toplumlardan gelişme beklemek hayal. 



Aşağıda yolsuzluk ve ahbap çavuş kapitalizmine dahil olmak mı ? Teknoloji geliştirmek mi? anketimize gelen oyları görüyorsunuz.



Bu çağ ile ilgili aktarılan hadislerden biri de şöyle: Ayaklar baş, başlar ayak olur. Yani değersiz kimseler başa geçer, değerliler ise en geride bırakılır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder