Türkler olarak eleştireni sevmeyiz. Hep goygoylamak lazım, hele hele artık kemikleşmiş, genel kabul görmüş şeyleri veya güçlüyü yanlış bile olsa eleştirmeni en fakir, en güçsüz bile istemez.
Prof. Dr. Arman Kırım "Mor İneğin Akıllısı" kitabında diyor ki:
Ben ne zaman konferanslarımda belli tehlikelere işaret etsem, moral bozmak ile itham edilmişimdir.
Bu deneyimlerim sonunda şunu öğrendim: eğer bu ülkede insanları etkileyen bir konuşmacı olmak istiyorsanız, zinhar gerçeklere değinmeyeceksiniz; sadece ve sadece onların duymak istedikleri güzel şeyleri söyleyeceksiniz, stratejilerini doğrulayacaksınız, ne kadar akıllı işler yapmakta olduklarını onaylayacaksınız.
Alparslan Kuytul "Tweet bile atmaya korkan toplumun özgürlük nesine" diye sormuştu
Türklerde ciddi eleştirmek bedel ödetir. İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy'a çok sert eleştiriyorsun, neyine güveniyorsun diye sorduklarında verdiği ibretlik cevap:
Soğan ekmek yemeye razıyım
Eğer gördüğünüz yanlışları eleştirir, hele hele ranta, güce karşı bu eleştirileri yaparsanız
"Hoca biliyoruz en iyi çözüm, ürün, yazılım senin ama düşün bakalım niye seninle çalışmıyoruz" benzeri cevap ve konuşmaları duymakla geçer ömrünüz.
Türkler olarak çok uzun zamandır rüşvet, yolsuzluk, adam kayırma, torpil, işi ehli yerine kendi adamına verme üzerine kurulu bir sistem ile yaşıyoruz. Çetin Altan Türk halkı için
"Yolsuzluğu piyango gibi görüyor. Bana da çıkabilir diyor… Yolsuzluğun bitmesini istemiyor, yolsuzluktan pay almak istiyor”
Dünya yolsuzluk endeksinde 180 ülke arasında 115. sıradayız.
Prof. Dr. Acar Baltaş'ın tespitleri:
Türkler çocukları, torunları, ülkesi, milleti için toplumu geliştirmek istemez. Bozuk düzenden rantını almak ister. Türkiye’de rüşvetin yaygın olduğu bilinir ve herkes bundan şikayetçidir. Ancak şikâyet edenlerin büyük çoğunluğunun esas rahatsızlığı, kendilerinin de bu çarka dahil olmamasından kaynaklanır
Dürüstleri kesinlikle cezalandırırız. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'na "Dürüstlük başa bela imiş" dedirten bir toplumuz.
Hitlerden kaçıp Türkiye'ye sığınan ve 16 yıl aramızda yaşadıktan sonra Almanya'ya dönerken Prof. Fritz Neumark'in yaptığı tespit:
Negatif Seleksiyon. Türkler İyiyi cezalandır, kötüyü ödüllendir.
Son asrın çok büyük mütefekkirlerinden olan Nurettin Topçu:
Kur’an harikası olan ilahi ahlak, İslam diyarında çoktan gömülmüştür
Bir kötülük gördüğümüzde eğer kötülüğü yapan güçlü, zengin, patron, aileden, bizim mahalleden ise en iyisi bilgisizlik sözleşmesine dahil olur. bilgisizlik sözleşmesi en basitinden kötüyü görmezden gel böylece kötü alsın yürüsün demektir.
İslamiyet bir kötüyü gördüğünüzden onu elinizle veya dilinizle düzletmeyi emrederken bilgisizlik sözleşmesi hemen çalışıverir.
İyilik yanınızda kötülük yapılamamasıdır, yoksa nasıl olsa ben yapmıyorum deyip görmezden gelme, susma, bilgisizlik sözleşmesine dahil olma ve nasıl olsa ben yapmıyorum diyerek vicdanı susturmak değildir.
En çok eleştirdiğini düşünenin ya öğrenilmiş çaresizliği vardır veya bilerek muktedir gücün kılcal damarlarına veya cıs dediği şeylere dokunmadan eleştirir, on konularda uzak durur. Bunu ya bilerek yapar veya Türkiye'de yaşamanın öğrettiği refleks ile yapar.
Mesela bu konuda en önce hukuk ve adaleti savunması beklenen avukatlar içerisinde en popüler olan, en çok takip edilen, en çok televizyonlara çıkan, en çok para kazananlara bakın ülkemizin aynı konudan veya davadan Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu, AİHM, Amerikan Adalet Bakanlığı, Lahey, Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 1,2,3 sırda olan Finlandiya, Danimarka, Norveç mahkemelerinin defalarca ülkemiz aleyhine aldığı kararların yanından bile geçemiyorlar, görmezden geliyorlar ve keyiflerine bakıyorlar. Ülkemizde uluslararası hukuku savunması en çok beklenenlerin tavrı buysa varın siz diğerlerini düşünün. Prof. Dr. Acar Baltaş'ın dediği gibi çok kazanan, çok bilinen, çok popüler, çok itibarlı çok güçlü neredeyse herkes bu çarka dahil olmama peşinde yani kendini kurtarayım derken çarkı daha da kuvvetlendirip toplumu daha da derin karanlıklara itiyor. Öteki türlü İstiklal marşa şairinin başına gelen geliyor ve bu faturayı anca Mehmet Akif olan ödeyebiliyor
sistemden çıkan, kendini kurtaran aman ne halleri varsa görsünler, hak ettiler , zaten çoğunluk mutlu diyerek geride kalanı düşünmez veya gücü nispetinde 5-10-50-100 kişiye yardım ederek, gücüm bu kadardı bu kadarını yaptım diyerek vicdanını rahatlatır.
Bütün bunları yazmakla ben de eleştirmiş oldum ve farkındayım ki yukarıdaki faturalar bana da çıkacak ama 10 yıldır bu iş buraya gidecek deyip durdum. Prof. Dr Mahfi Eğilmez'in ağzından geldiğimiz nokta "Diyanetinden futboluna, siyasetinden bürokrasisine, eğitiminden denetimine, yargısına kadar her alanda lime lime dökülen bir yapı var karşımızda."
Fatura çıkacak ama susup olanlara ortak olmamak, Allah huzurunda diyecek bir şeylerimin olması, çocuklarım ve torunlarım için konuşmayı sürdürüyorum.
Aklıma gelen ve 2019 da yazdığım bir yazı
Stefan Zweig'ın dediği gibi "ben söylediklerimden sorumluyum sizin anladıklarınızdan değil."
Nurettin Topçu: “Felsefesi Olmayan Milletin Mektebi Olamaz”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder