Değil haksızlığa uğrayanlar, haksızlığa uğramasalar bile yaşadığı toplumda haksızlık olanlar bu haksızlığa susmamalıdırlar. Bunun bilimsel adı bilgisizlik sözleşmesidir.
Bilgisizlik
sözleşmesi:
Zora dayalı
rejimler, egemen sınıfların gizli ya da açık işbirliği dışında, sıradan
vatandaşın suskunluğuna ihtiyaç duyar. bilgisizlik sözleşmesi, sessiz
çoğunluğun (bazen azınlığın) gönüllü körlüğüne dayalı yazılı olmayan bir
mutabakattır. zulme aktif katılımımızı gerektirmez, itaat etmenizi yani
itaatsizlik yapmamanızı talep eder sadece; olup bitenleri duymamış, görmemiş
gibi yapmanız kâfidir. karşılığında işlemeye devam eden düzenin tüm
avantajlarından nemalanır, susturulmuş vicdanın rahatlığıyla yaşayıp
gidersiniz. sözleşme kuralları o kadar da katı değildir, belli sınırlar içinde
arada muhaliflik bile yapabilirsiniz. "
“Haksızlığın önünde eğilmeyin."
Hz Ali
"Haksızlığa karşı sükut etmek, hakka
karşı bir hürmetsizliktir."
BSN
Her
söylediğin doğru olmalı, ama her doğruyu söylemek doğru değildir.
Tabii ki
hakkı savunurken usul ve akıl çerçevesinde yapmak, yakıp yıkmamak ve kendinin
veya etrafının hayatını tehlikeye atmamaktır.
İnsanların
gördüğü kötülüklere susmaması vicdani bir özelliktir. Efendimiz Hilfü’l Fudul’e
mazlumların hakkını savunmak için üye olmuştur.
“En büyük şehit zalim bir hükümdarın yanında
hakkı haykırdığı için şehit edilen kimsedir.”
(Tirmizi,
Ahkam, 4)
Çünkü
o âlim bilir ki bundan sonra büyük ihtimalle boynu vurulacaktır ama yine de
susmaz. Burada o alim, ben bir sürü öğrenci yetiştiriyorum, halkı irşad
ediyorum, fakirlere bakıyorum veya ihtiyaçlarının giderilmesine vesile oluyorum
diye düşünüp sultanın karşısına çıkmamayı da tercih edebilirdi.
İbn Hazm şecaati “Bir kimsenin dinini ve ailesini, baskı altında kalmış komşusunu,
kendisine sığınan, malı ve onuru saldırıya uğramış bir mağduru haksızlık
edenlere karşı ölümü göze alarak savunması” şeklinde
tanımlar. (el-Ahlak ve’s-siyer,
s. 59; ayrıca bk. Râgıb el-İsfahânî, s. 328-329)
Toplumsal bir haksızlık karşısında korkakça
davrananlara katlanamam. Günümüzün sorunları ancak gözü pek ve köktenci bir
kararlılıkla çözülebilir.
John Kennedy Toole- Alıklar Birliği
Üstad'ın dönemindeki idareciler
dinsizlik hesabına Üstad'a keyfi bir şekilde zulmediyorlardı, Üstat da onları
amel ve fiil noktasından tanımıyordu. Yani onların zorla dayattığı hayat
modelinden alabildiğine mücerret ve uzak bir hayat yaşamaya gayret ediyordu.
Onlar da Üstad'ın bu tavrına mukabil zulümlerini daha da ziyadeleştiriyorlardı.
Bu haletin kalkması ya da
hafiflemesi için Üstad'a, "onlara
müracaat edip onları tanısan, belki üstündeki bu zulüm ve baskı kısmen kalkacak
veya hafifleyecek" diye teklif edenlere Üstad bu cevabı
veriyor. Yani mealen,
"Haksızlığı hak bilen zalimlere
müracaat etmek, o zalimlerin benliğini okşamak ve hakka bir saygısızlık ve
hürmetsizlik olur."
BSN
diyerek, o zalimlere boyun
eğmiyor.
Hz. Hüseyin efendimizim kendileri
ile birlikte aile efratlarının da canlarını ortaya koydular ama susmadılar.
“Hatalı işlere karşı susmak yasaktır. O zaman konuşmak ibâdet sayılır.”
Dr. Münir Derman (k.s.)
Tabii ki
insan bile isteye ölüme gitmez. Yol güzergahı anlamında alabileceği bütün
tedbirleri alır ve müspet hareket eder. Yıkma, yağma, hakaret zaten hakkı
savunma değildir.
Bir haksızlık karşısında yalnız kalmaktan
korktuğu için susanlar, sabrederek olgunlaşmak için susan kişinin eylemi
görüntüde aynıdır. ancak psikolojik sonuçları ve katkıları farklıdır.
Hilal Bebek - Çemberin Dışı
Riskler ne
kadar olursa olsun, bu riskleri hesap ederek nasihata devam etmek efendimizin
emri. Onlar anlamıyorlar, düzelmezler, binlerce kez anlattım yaklaşımı doğru
mu? Hele hele nasihati Müslümana yapıyorsak ve sadece yüz yüze (hazırda) değil
gaybda (kitap, sosyal medya vb..) yapma emrini aldı isek
“Hazırda ve gaybda olanlara nasihat
etmek."
(Râmuz-ül Ehadîs sh: 483)
"Haksızlığa
uğrayan kimse, yeri geldiğinde uğradığı haksızlığı, kendisine yapılan kötülüğü
açıklamak, ilgililere duyurmak mecburiyetindedir. Aslında bu da 'vuran, kıran,
çalan, çarpan, yalan söyleyen, sözünde durmayan...' bir kimse hakkında kötü söz
söylemektir. Ancak bundan zarar gören kimse için bunları açıkça söylemek,
başkalarına duyurmak caiz görülmüş, Allah tarafından izin verilmiştir. Bir
kimseye karşı haksızlık yapan ve zarar veren kimsenin yaptığı kötülüğü
açıklamak caiz olunca, zulmü ve kötülüğü, bireyi aşarak bir gruba veya topluma
zarar veren kimsenin durumunu açıklamak elbette caiz olacaktır. Açıklamanın
ötesinde beddua etmenin de caiz olduğu ifade edilmiştir. Daha ileri giderek
gıybet, iftira, küfür derecelerine varan aleyhte konuşma ise caiz görülmemiştir."
(Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu,II/132)
“Kötülük karşısında susmak bizatihi
kötülüktür. O zamanda konuşmamak aslında konuşmak, eyleme geçmemek eylemde
bulunmaktır.“
D. Bonhoeffer
“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle
değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin.
Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu
imanın en zayıf derecesidir.”
(Müslim)
Yukarıdaki
hadisteki dil ile değiştirme emrinin kapsamına sanırım günümüzde dijital
dünyanın tamamı yani sosyal medya da girer.
"Bir
kötülüğe sessiz kalmak, onu yapmaktan daha kötüdür."
Plato