Bu Blogda Ara

15 Ekim 2023 Pazar

Filistin ve Dünya'nın Durumunu Düşünürken Gece Yarısı Aklıma Gelenler

 🔵İyilik sadece sizin iyi olmanız demek değildir, İyilik yanınızda kötülük yapılamamasıdır. Rüşvet gibi, hırsızlık gibi konular zaten tartışmasız bunula birlikte ehil olan varken hak etmeyen seçiliyorsa buna müsaade etmemek, kendisi yokken arkasından konuşmamak gibi binlerce kötülüğe müsaade etmemek.

🔵Dürüstlük, kimse izlemese bile doğru olanı yapmaktır!

🔵Bir kişinin kalbinde aynı anda doğruluk ile yalancılık aynı anda bulunmaz (HM8577 İbn Hanbel, II, 349)

🔵Yalancılar doğru sözü, çalan da çalmayanı sevmez.

Kemal Burkay

🔵Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz. (Hadis)

🔵Şüphesiz her ümmetin bir fitnesi vardır. Ümmetimin fitnesi (imtihan vesilesi) de maldır.

(Tirmizî, Zühd 26)

🔵Ülke IQ'un 88.6, dünyada 76. ülke

🔵Türkiye'de okuduğunu anlama yeteneğine sahip olmayanların nüfus içindeki oranı yaklaşık yüzde 39

🔵Değişik Hadislerde ahir zamanda iyi olanlar, iyilik öğüt verenler sevilmeyecek

🔵Öyle bir zaman gelir ki, o zaman insanların içinde mü'min kendisini saklamaya çalışır, gizlenir; şu gün, şu anda, bu asr-ı saadette sizin aranızda münafığın kendisini gizlemeye çalıştığı gibi, saklandığı gibi, o zaman da mü'min saklanmaya çalışır, kendisini gizler.

(Râmûzül-Ehàdîs 5041)

🔵İnsan sadece söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur

Aziz Nesin

🔵Zora dayalı rejimler, egemen sınıfların gizli ya da açık işbirliği dışında, sıradan vatandaşın suskunluğuna ihtiyaç duyar

🔵Kendi yeteneklerini, bir hizmeti veya ürünü satmak için rüşvet, yalan zaten yeterince kötü ama negatif yönleri saklamak, karşı tarafın uzman olmamasından faydalanmak da "Bizi aldatan bizden değildir" Hadisi kapsamına girer

🔵Müşteriyi kazıklamanın "Ticari Zeka", Halkı sürekli kandırmanın "Siyasi Zeka", Ambulans arkasına takılmanın "Pratik Zeka", Şike yaparak kazanmanın "Sportif Zeka", niyeti suistimal etmenin "Kıvrak Zeka" olarak algılandığı bir ülkenin zekaya değil, ahlaka ihtiyacı vardır.

🔵İnsanların iyilik ve doğruluğu tamamen arkalarında bırakacak ve sonuçta Hristiyanlıkta Armegedon, İslamiyet'te Melhâme-i Kübrâ olarak anılan olay başa gelecek

🔵Görülen yanlışlara kendi mahallemde mi değil mi diye bakarak karar veren, Danimarka, İngiltere, AIHM, BM insan hakları mahkemesi gibi uluslararası normlar ve kanunlara da kendi mahallesine göre yorum yapanlar

🔵Müslüman dünyadaki kişi başına düşen patent sayıları

🔵Müslümanları toplam ihraç ve ithalat oranları

🔵Türk toplumu için liyakatin önemi yoktur. Negatif Seleksiyon!! (Kötünün İyiye Tercihi) Türkiye'de iktisat öğreniminin gelişmesinde ve gelir vergisi yasalarının hazırlanmasında önemli katkıları olan Yahudi asıllı Alman iktisatçı Prof. Dr. Fritz Neumark

🔵Türkiye'de rüşvetin yaygın olduğu bilinir ve herkes bundan şikayetçidir. Ancak şikayet edenlerin büyük çoğunluğunun esas rahatsızlığı, kendilerinin de bu çarka dahil olmamasından kaynaklanır.

Prof. Dr. Acar Baltaş

🔵Türkiye'de kimse kazık kendisine girmedikçe, başkalarının yediği kazıkla ilgilenmez.

Aziz Nesin

🔵Hatalı işlere karşı susmak yasaktır. O zaman konuşmak ibâdet sayılır.

Dr.Münir Derman (k.s.). 

🔵Kur'an harikası olan ilahi ahlak, İslam diyarında çoktan gömülmüştür.

Nurettin Topçu

🔵İyi ve kötü insana aynı değeri vermek doğru değildir...Bu suretle birinciyi iyilikten soğutur ikinciyi kötülük yolunda cesaretlendirirsiniz

Hz.Ali

🔵Sakın insanın iyisi ile kötüsünü bir tutma. Çünkü bu eşitlik, iyileri iyilikten soğutur.

Hz. Ali

🔵Ümmetimin zâlime, "Ey zâlim" demekten korktuğunu gördüğünde ondan ümidini kes. [Camiüssağir1:354, Hadîs No: 627] 🔵İçlerinde kötülükler işlenen bir cemiyet, bu kötülükleri bertaraf edecek güçte olduğu halde, seyirci kalır, müdahale etmezse, Allah’ın hepsini
saran umumi bir bela göndermesi yakındır
Buhârî, “Fiten”, 6; Tirmizî, “Fiten”, 12.

🔵Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.

Hz. Muhammed

7 Mayıs 2023 Pazar

Post-Truth Çağ ve Yalan Söylemenin Dayanılmaz Cazibesi

 Günümüzde, "post-truth" çağı olarak adlandırılan bir dönemde yaşıyoruz. Bu dönemde gerçeklerin önemi azalmakta ve insanlar, duygularına veya inançlarına göre hareket eden yanlış bilgileri kabul etmeye daha meyilli hale gelmektedirler. Bu nedenle, insanlar artık yalan söylemekten kaçınmıyorlar. Yalan söylemeye karşı tavrımız, en hafif deyimiyle, hoşgörülü hale geldi. “Yalan söylemek artık araba kullanırken hız sınırı aşmak gibi kabul görüyor,” diye gözlemliyor İngiliz psikolog Philip Hodson. “Kimse iki kez düşünmüyor.” [1]

“Hakikatin yerini inanılabilirlik almıştır.”

Daniel Boorstin

 

Post-truth dönemi, politikaların etkilerinin daha önce hiç olmadığı kadar derinleştiği ve çeşitlendiği bir zamandır. Günümüzde, sosyal medya ve diğer dijital araçlarla birlikte, yalan haberlerin ve manipülasyonların hızla yayılması kolaylaşmıştır. İnsanlar, dünya hakkında doğru bilgi edinmek yerine, inançlarına veya önyargılarına göre hareket etmektedirler.

Bu dönemde, gerçeklerin yerini duygusal tepkiler ve inançlar almaktadır. Toplumda popüler olan bir fikrin doğru olması gerektiği anlamına gelmez.

Yalan söylemenin yaygınlaştığı ile ilgili bir çalışma, satış yöneticilerinin %50'sinin, satış temsilcilerinin %35'inin ve müşteri hizmetleri çalışanlarının %22'sinin yalan söylediğini göstermektedir (Girard, 2016).

Yapılan araştırmalarda satış temsilcilerinin yaklaşık yarısının satışta yalan söylediğini, üçte birinin müşteriye gerçek olmayan sözler verdiğini ve beşte birinin, müşterinin ihtiyacı olmadığı halde müşteriye ürün satmaya çalıştığını ortaya koymaktadır [2].

Tam da Ralph Keyes'in dediği gibi yalanların hesabı görülüyor, bedelini hakikat ödüyor.

Aynı kitapta Ralph Keyes eğer 10 kişiyi menfaat için yanınıza çekebilirseniz, daha sonra 100 kişiyi kandırabilirsiniz. Eğer 100 kişiyi kandırabilirseniz binlerce kişiyi kandırabilirsiniz. Davranışlarımız değerlerimle çeliştiğinde yapacağımız şey muhtemelen değerlerimizi yeniden düşünmek oluyor diyor.

Ralph Keyes e göre insanın yalanı fark etme kapasitesi oldukça sınırlıdır.

“Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak. Güvenilir kimseler hain sayılacak, hâinlere güvenilecek. İnsanlardan şahitlik etmeleri istenmediği halde şahitlik edecekler, yemin etmeleri istenmediği halde yemin edecekler. Hz. Muhammed (SAV) (Taberâni, XXIII, 314)

 Ralph Keyes kitabında Oracle’ın sahibi Larry Elisan’dan [Türkçe çeviri- Sayfa 82 ] Bill ve Hillary Clinton  kadar yalana baş vuran pek çok ünlüden örnekler vermektedir. Bu ünlülerin yalana ihtiyaçları olmamalı değil mi? Ama yine de yalan söylüyorlar.

Yalan söylemin gerektiği, olmazsa olmaz olduğu sanılan bir dünyada dürüstlerin eğer Müslümanlarsa bilmeleri gerekir ki “Yalan Bir Lâfz-ı Kâfirdir"

Sözün özü, Müslüman yalan söylemez.

Yalanı tespit etmek isteyenlerin ise işi zor.

 

Referanslar:

  1. Hakikat sonrası çağ-Ralph Keyes
  2. Bankacılık sektöründe pazarlama ve satış yönlü hedef baskısının banka personeli üzerindeki etkisinin analizi, İsmail Cüneyt Soyğür (Yapı Kredi Bankası), Sonay Zeki Aydın (Süleyman Demirel Üniversitesi) - https://dergipark.org.tr/tr/download/issue-full-file/52999

12 Mart 2023 Pazar

Peygamberimize karşı devrin alimleri

Peygamber efendimiz:

Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir”

 

Devrimizde ise 

“Düşmanın, zalimin, kötü niyetli kimselerin işine yarayacak doğruyu söylemek fazilet değildir…” 

denebiliyor.

5 Mart 2023 Pazar

Depremin Hatırlattıkları -Ahlak

 Konuya 80 yıl önceye giderek başlayayım.

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nün, eski adıyla kürsüsünün kurucusu Hitler iktidara geldikten sonra Hitler Almanya’sından kaçıp Boğaziçi’ne sığınan alman öğretim üyelerinden biri olan Prof. Fritz Neumark’tır.

Prof. Neumark seneler sonra, Almanya Hitler faşizminden kurtulduktan sonra, ülkesine dönüyor ve dönerken de bizim gazetecilerle bir sohbet toplantısı gerçekleştiriyor. Bu toplantıda bir gazeteci de Neumark’a “bunca sene Türkiye’de kaldıktan sonra bu ülkeyi nasıl özetlersiniz?” gibi bir soru yöneltiyor.

Neumark’ın yanıtı son derece kısadır: “Negatif seleksiyon”. Yani Türkler hep en kötüyü seçer

Daha sonra 20 yıl önceye geleyim

Aşağıda da rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun kendi video kaydı var. Diyor ki “Dürüstlük başa bela imiş” devam ediyor “Geçen birisi bana diyor ki: Başkanım geçen bir yerde konuşuluyordu. Herkes dedi ki Muhsin Yazıcıoğlu güzel, Muhsin Yazıcıoğlu şöyle, böyle anlatıldı. Sonuçta?(Muhsin Yazıcıoğlu soruyor) Sonuçta dediler ki: O iktidar olamaz? Niye? Fazla dürüst dediler”
Aşağıdaki Videoda Muhsin Yazıcıoğlu devam ediyor

“Gittiğim yerde böyle bir şeyle karşılaşıyorum, Antalya’ya gittim orada da karşılaştım. Mecliste Elazığlı bir vatandaşımız bana geldi sarıldı. Dedi ki, başkanım, sayın milletvekilim sizi çok seviyorum, benim eşim de sizi çok seviyor, biz beraber her gün akşam sana dua ediyoruz, televizyonda sen görülünce hemen bağırır benim eşim “koş koş seninki çıktı” der, ben de koşarım, seni dinlerim sonra da sana dua ederim dedi. Sağ olun, çok teşekkür ederim dedim. Yenge hanıma da selam söyle dedim. Yalnız dedi , sayın milletvekilim biraz güçlendir de sana oy verek ya dedi. Dedim ki neee oy vermedin mi sen? Ne yalan söyleyeyim vermedim dedi. Ee dedim kardeşim akşam sabah bana dua ediyorsun, senin hanım koş koş seninki çıktı diyor, madem ben seninim, kendinin olana neden sahip çıkmıyorsun? Dedi ki ne yalan söyleyeyim az yükselsin düşünürüm. Az yükselsen sadece biz değil, herkes verecek oluk gibi akacak dedi. Çevreme bakıyorum herkes böyle diyor, bir güçlense diyor. Peki dedim sana bir soru tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan? Bi düşündü çok zor bir soru dedi bu. Dedim ki biri olmadan diğer olmuyor değil mi? Sen oy verecen ben güçleneceğim, seni Türkiye’de adam yerine koyacaklar”



Günümüze geldiğimizde depremde binaları yıkılmadığı için duyduğumuz ve işini iyi yaptığı için el birliği ile devlet ve millet olarak müteahhitliği bırakmaz zorunda bıraktığımız doğru dürüst ve ehil insanlar.

Malatya'da Hiçbir Binası Yıkılmayan Müteahhit: 'O. Çocuğu Süsü Püsü Yok Diye 300 Bin TL Ceza Yazmıştı Bana'

Deprem Bölgesinde Tek Bir Binası Bile Yıkılmayan Müteahhitle Konuştuk: "Sevdiklerim Oturacakmış Gibi Yaptım"

Dursun, sektörde dönen rüşvet çarkının da yıkımın en büyük sebeplerinden biri olduğunu belirtiyor. Bununla birlikte kentsel dönüşümde vatandaşların açgözlü davranmasının ve il-ilçe belediyelerinin farklı partilere mensup olmasının da dönüşümü engellediğini de sözlerine ekliyor.

Hiçbir binası yıkılmadı: Sürekli istenilen bağış nedeniyle sektörü bıraktı


En son peygamberimiz

“Ahir zamanda ayaklar baş, başlar ayak olacak”

18 Şubat 2023 Cumartesi

Depremin Hatırlattıkları -2023

6 şubat 2023 de Kahramanmaraş merkezli çok büyük 2 deprem yaşadık. Bu depremden sonra aynı 2019 de tarihe not olarak yazdığım gibi bir makale yazayım istedim. Söz uçar yazı kalır. Aşağıda 2019 yılındaki yazımı bulabilirsiniz.

Depremin Hatırlattıkları


Benim sosyal medya hesaplarımda ve paylaşımlarımda 1000 lerce ahlak, hukuk, adalet, şeffaf rekabet konularında paylaşım ve makale bulabilirsiniz.

Konuya aşağıdaki paylaşım ile başlayayım






https://twitter.com/epazoglu/status/1626623340105302029?s=20

Deprem yine bize bu konuları hatırlattı. Mahalleler, kasabalar yerle bir olurken içinde tabak kırılmayan binalar ve bunların müteahhitleri, resmi rakamlarla on binlerce kişinin öldüğü Kahramanmaraş'ta 300 000 e yakın kişinin imar affından faydalandığı gibi.

On yıllardır bahsettiğim gibi "Süt neyse kaymağı odur"

Deprem vesilesi ile 2022 de depremle hiç alakası olmaya ama ahlaki durumunuzu ortaya koyan 2 anekdot paylaşacağım.

Bilindiği gibi ben SIEM uzmanıyım ve profesyonel olarak bu işle uğraşıyorum. İlk olay bir üniversite ile ilgili .

Bir üniversitemiz yaşadığı bir olayda kullandığı SIEM çözümünün cevap verememesinden dolayı oluşan ihtiyaçtan dolayı 7 yıldır kullandığı SIEM i değiştirmek istiyor. Özellikle geçmiş loglara erişimle alakalı olmazsa olmazı var çünkü başına böyle bir olay geldiği için değiştirmek istiyor. Projeyi bize getiren bilişim şirketi aslında üniversitenin kullandığı SIEM çözümünün sıkı savunucusu ama yaşanan olay çok büyük olduğu için savunamamış. Bize geldiler; ürünü gösterdik, kendi boyutlarında üniversitelerde izin aldık en az son 7 yıldır kullanan bir üniversitede kendi üniversitede yaşadıkları ve patladıkları olayı canlı olarak aktif sistemde gösterdik, daha sonra en az 3 yıldır ürünümüzü kullanan başka bir üniversitede aynı senaryoyu çalıştırdık. Üniversite ürünü beğendi ve biz bilişim firmasına fiyat verdik TL olarak. 6,7 ay sonra üniversite bizim şartname ile ihaleye çıktı ve bilişim firması ihaleyi aldı. Daha sonra bilişim firmsı bize döndü ve sizin 6,7 ay önceki TL fiyatınızı biz o gün dolara çevirmiştik, bugünkü dolar karşılığı şu faturayı kesin dediler. Biz de 6,7 aylık fiili enflasyon Türkiye %60-70. Dolar ise %10-15 civarı arttı bu olmaz çünkü biz size çok dip fiyat vermiştik.

ENAG Enflasyon


Bu bilişim firması daha sonra alınmış, bitmiş sonuçlanmış ihaleye rağmen süreci dondurdu, üniversitenin mevcutta kullandığı ve sorunun sebebi olan Elasticsearch temelli başka bir ürünü üniversitenin teknik ekibi beğenmemesine rağmen üniversiteye sattı. Teknik ekibin beğenmemesine rağmen detayını da tevafukken öğrendim, aynı üniversite bilgi işlemde başka bir birimin yöneticisi komşumdu çünkü. Daha sonra ben mevcutta kullandıkları ve değiştirmek istedikleri ürünle yaşadıkları problemin logları canlıda uzun süre tutmak için çok büyük diske ihtiyacı olması olduğunu, bunun da Elasticsearch kaynaklı olduğunu, yine Elasticsearch temelli bir ürüne geçerlerse aynı sorunu yaşayacaklarını teknik olarak izah eden bir makale de paylaştım. Ama sonuç değişmedi. Aynı teknolojiyi başka bir ürün olarak sattı bilgi işlem firması.

İkinci olay yurt içi, yurt dışı pek çok fabrikası olan yani yüzü dünyaya dönük bir firmadan.

Bu firma ile daha önce iki adet yerli SIEM denemiş ve değişim kararı almış. SIEM i kullana ekip makalelerden bize erişti. Geçmiş yaşadıkları ve SIEM ile gördüğü problemlerin hepsinin test edildiği uzun bir PoC süreci sonunda 2021 sonunda bizim ürüne geçtiler. Teknik ekip teknik değerlendirmeleri yapıtılar ama o zaman da bize SIEM PoC si yapan arkadaşın kullandığı bir cümle vardı "Yöneticim ne karar verir bilemiyor". Bu teknik süreçlerden sonra bir bilişim firmasın fatura kesmesini istediler. Bu firmanın hiçbir katma değeri olmamasına rağmen, sadece müşteri işaret etti diye faturayı o bilişim firması üzerinden kestik. Bir sene sonra 1 yıllık kiralama süresi sonunda bu firma bize ulaştı. Ve fiyat teklifi aldı. Geçen seneki fiyatın enflasyon karşılığının altında bir güncelleme fiyatı gönderildi. Daha sonra bilişim firması geçen seneki TL fiyatının yarısı fiyat olması lazım yoksa müşteri almayacak dedi. Biz de hak ettiği cevabı verdik. sonra ben kendim ürünümüzü son 1 yıldır kullanan arkadaşı aradım. Batım hiç bir şeyden haberi yok. Üründen memnunuz hocam dedi. Ben de geçen senenin faturasını kesin firma ile yaşadığımızı aktardım ve o firmadan bana attıkları maili kendisine ilettim. Aşağıda bu mailin ekran görüntüsünün blurlanmış halini paylaşıyorum ama arkadaşla blurlamadan hepsini paylaştım.



Bilişim firmasının satış departmanından bana hiç çekinmeden "Alacağımız ürün kalitesiz de olabilir" diye mail atabildiler.
Daha sonra ben SIEM i kullanan arkadaşı aradığımda bana "Yöneticim karar verecek" dedi.

Bu örnekleri kendi yaşadığım örnekler içinden seçerek paylaştım. yoksa sadece 2022 de onlarcasını yaşadım. Etrafa bakınca bazı cevher gazetecilerin paylaştığı neler var .

"Süt neyse kaymağı odur"


Türkiye'de rüşvetin yaygın olduğu bilinir ve herkes bundan şikayetçidir. Ancak şikayet edenlerin büyük çoğunluğunun esas rahatsızlığı, kendilerinin de bu çarka dahil olmamasından kaynaklanır." [1]

Prof. Dr. Acar Baltaş

Çetin Altan 2015 yılının başlarında Çınar Oskay’ın “Halk neden çok büyük tepki göstermedi yolsuzluk iddialarına?” sorusuna:

“Yolsuzluğu piyango gibi görüyor. Bana da çıkabilir diyor… Yolsuzluğun bitmesini istemiyor, yolsuzluktan pay almak istiyor” diye cevaplamıştı. [2]

Bu benim de çok tecrübe ettiğim bir durum. Bizim kültürde atasözü bile var. "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar".

Prof. Dr. Arman Kırım "Mor İneğin Akıllısı" kitabında diyor ki:

Ben ne zaman konferanslarımda belli tehlikelere işaret etsem, moral bozmak ile itham edilmişimdir. Bu deneyimlerim sonunda şunu öğrendim: eğer bu ülkede insanları etkileyen bir konuşmacı olmak istiyorsanız, zinhar gerçeklere değinmeyeceksiniz; sadece ve sadece onların duymak istedikleri güzel şeyleri söyleyeceksiniz, stratejilerini doğrulayacaksınız, ne kadar akıllı işler yapmakta olduklarını onaylayacaksınız.

Bazı zaman dilimlerinde toplumlar ve toplumları oluşturan insanlar doğrulardan korkar. Bu nasıl olur? diye soracaksınız. Lût kavminin Hz. Lût’a söylediği şu sözü Kur'an haber veriyor: “Çıkarın şunları kentinizden/yurdunuzdan. Bunlar temizlik ve dürüstlükte aşırı derecede titizlik gösteren insanlar.” (A’raf, 82; Neml, 56)

Buna benzer dönemlerden birini de Hz. İsa yaşamıştır. Merak edenler BARABBAS hadisesini araştırabilir.

Bu zamanlarda dürüst olanlar, kirlenmekten kaçanlar, adalet ve liyakate riayet edenler en az iki kere yara alır:

1-Zaten halk bu tür adamları sevmeyecektir

2-Kariyer veya ticari olarak rekabet ettiği rakipleri bu özelliklerini kötü olarak pazarlayacaktır

Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak. Güvenilir kimseler hain sayılacak, hâinlere güvenilecek. İnsanlardan şâhidlik etmeleri istenmediği halde şâhidlik edecekler, yemin etmeleri istenmediği halde yemin edecekler. Hz Muhammed (SAV) (Taberâni, XXIII, 314).

Aşağıda da Prof. Celal Şengör ün ülkemizin en büyük ulusal güvenlik sorununa verdiği cevap var.

En büyük problem


Bir de olayın bilgisizlik sözleşmesi boyutu var. Bu kavramı, Güney Afrika üzerine araştırmalar yapan Melissa Steyn'in [3] ülkede 40 yılı aşkın bir süre siyahlara kan kusturan Apartheid rejimine sessiz kalan sıradan Afrikalıların tavrını tarif etmek amacıyla kullanmış.

Toplumdaki bütün olumsuzlukları temsil eden zümrelerin gücü, ellerindeki silahlı güçten değil, kendileriyle iş birliği yapan / sessiz kalan halktan aldıklarını söyleyebiliriz.

Almanlar bunu şöyle hicvetmişler; eğer 1 (bir) Nazi ile aynı masada oturup ona karşı tek laf etmeyen 10 (on) Alman varsa, masada 11 Nazi var demektir.

Kısaca 'Bilgisizlik sözleşmesi' yapılan tüm yolsuzluklara, haksızlıklara, adaletsizliğe rağmen bunu görüp de ses çıkarmayanları da suça ortak eden gizli bir sözleşme gibidir.

Benim de en çok duyduğum eleştirilerden biridir.

12 Şubat 2023 Pazar

Deprem, KVKK veri İhlali, Denetim ve Doğruyu Duymak İstememek

 

Şimdi diyeceksiniz ki deprem ile KVKK veri ihlalinin ne alakası var. Önce oradan başlayayım, sonra yine siber güvenlikle alakalı yapılan denetimlerden de birkaç örnek vereyim. Zaten denetim ve depremle ilişkisini kuracaksınız.

Veri ihlali olmasın, KVKK ve diğer denetimlerden başarı ile geçeyim diye alınan dünyaca ünlü, meşhur, pahalı SIEM yazılımlarını tercih eden bir firmanın KVKK veri ihlal bildirimini kurumun web sayfasından aldım

·         İhlalin tüm detaylarına ilişkin tespit çalışmaların kanunun belirttiği bildiri süresince tamamıyla yapılamadığı

·         İhlalden etkilenen kişi ve kayıt sayısının kanunun belirttiği bildiri süresince tamamıyla yapılamadığı

Başka bir örnek de birebir kendi yaşadığımdan örnek vereyim. Biri kendi danışmanlık yaptığımız firma diğerinde de süreci yöneten arkadaşım.

Bizim danışman olduğumuz firmanın denetim sürecinde

1-      Son takvim yılının tamamı için loğların canlıda durması

2-      Sadece hash değil ayrıca zaman damgası

3-      Hatta Tübitak zaman damgası

Şartı aranırken diğer firmaya denetimde

1-      Canlı ile ilgili illa böyle süre şartı yok

2-      Hash yeterli

3-      Tübitak zaman damgası sorulmuyor bile

Şimdi deprem ile devam edeceğim.  6 Şubat Kahramanmaraş'taki depremde 100 lerce ilçede yıkım oldu ama bir ilçede olmadı [2]. Bu yıkım olmayan ilçenin belediye başkanına kendi ilçesindeki halk ve kendi seçmeni 'Senden başka doğru adam yok mu' diye eleştirmişler.

Eğer ders almazsan tarih tekerrürden ibarettir. Çok benzeri yine 1999 gölcük depreminde depremin merkezine çok yakın olmasına rağmen, depremden neredeyse hiç etkilenmeyen Tavşancıl belediye başkanı için de söylenmişti. Hatta başkana babası darılmıştı [3,4].

 

"Türkiye'de rüşvetin yaygın olduğu bilinir ve herkes bundan şikayetçidir. Ancak şikayet edenlerin büyük çoğunluğunun esas rahatsızlığı, kendilerinin de bu çarka dahil olmamasından kaynaklanır." [5]

Prof. Dr. Acar Baltaş

Çetin Altan 2015 yılının başlarında Çınar Oskay’ın “Halk neden çok büyük tepki göstermedi yolsuzluk iddialarına?” sorusuna:

“Yolsuzluğu piyango gibi görüyor. Bana da çıkabilir diyor… Yolsuzluğun bitmesini istemiyor, yolsuzluktan pay almak istiyor” diye cevaplamıştı. [6]

Bu benim de çok tecrübe ettiğim bir durum. Bizim kültürde atasözü bile var. "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar".

Prof. Dr. Arman Kırım "Mor İneğin Akıllısı" kitabında diyor ki:

Ben ne zaman konferanslarımda belli tehlikelere işaret etsem, moral bozmak ile itham edilmişimdir. Bu deneyimlerim sonunda şunu öğrendim: eğer bu ülkede insanları etkileyen bir konuşmacı olmak istiyorsanız, zinhar gerçeklere değinmeyeceksiniz; sadece ve sadece onların duymak istedikleri güzel şeyleri söyleyeceksiniz, stratejilerini doğrulayacaksınız, ne kadar akıllı işler yapmakta olduklarını onaylayacaksınız.

Eğer Prof. Dr. Acar Baltaş, Çetin Altan, Prof. Dr. Arman Kırım,  Muhsin Yazıcıoğlu, Profesör Fritz Neumark [1] gibiler haklıysa sizce toplum kendisine doğru söyleyeni mi el üstünde tutar yoksa kötü de olsa, toplumu dejenere de etse, toplumu bozsa da istediğini vereni mi?

O kadar değişim doktoru, Fenomen, bol takipçili, bol izleyicili, meşhur, bol müşterili binlerce insan, kurum, STK çıktı  son 30 yıldır (İnternetin yoğun kullanılmaya başladığı tarihi baz aldım). Sizce bunlar bu kadar takipçiyi, bu kadar izlenmeyi, bu kadar meşhur olmayı nasıl becerdiler ve gerçekten topluma iyi manada etki mi ettiler?

Gördüğü halde görmezden gelen, bildiği halde susan kısacası herkesin bildiği sırlar toplumu olan toplumların hali nasıldır acaba?

Eğer ders almazsan tarih tekerrürden ibarettir.

2019 yılında yazdığım "Depremin Hatırlattıkları" yazısı aynen geçerli [7].

Rahmetli Yazıcıoğlu’nun kendi sesi ve görüntüsü ile tespitli olan sözleri:

"Dürüstlük başa bela imiş"

 “O iktidar olamaz? Niye? Fazla dürüst dediler"

Şimdi rahmetlinin bo sözünü aşağıdaki gibi genişletsek hata mı etmiş oluruz?

 

 

“Onun ürünü çok iyi olsa da o ürünü almayız. Niye? Fazla dürüst”

“O işini çok iyi yapsada ona bu projeyi vermeyiz. Niye? Fazla dürüst”

“O bu projeyi alamaz. Niye? Fazla dürüst”

“O bu desteği alamaz. Niye? Fazla dürüst”

“O bu işi alamaz. Niye? Fazla dürüst”

“O burada barınamaz. Niye? Fazla dürüst”

 

Şura suresi, ayet 30: "Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir” 

 

Referanslar

1-      https://ertugrulakbas.blogspot.com/2023/02/halkn-yolsuzlugu-piyango-gibi-gormesi.html

2-      https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/hatayda-yikilmayan-tek-ilce-erzin-belediye-baskani-okkes-elmasoglu-bir-bir-anlatti-2050699

3-      https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-62570328

4-      https://www.hurriyet.com.tr/gundem/17-agustos-1999-depreminde-tek-bir-tuglanin-bile-dusmedigi-mahalle-tavsancil-42218241

5-      https://www.acarbaltas.com/platin-dergisinde-acar-baltas-21/

6-      https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/islamiyeti-kim-temsil-edecek-yunus-emre-mi-silahli-katiller-mi-27935981

7-      https://medium.com/@drertugrulakbas/depremin-hat%C4%B1rlatt%C4%B1klar%C4%B1-b54c6f91c2c2

11 Şubat 2023 Cumartesi

Halkın yolsuzluğu piyango gibi görmesi, fazla dürüst olmak ve senden başka doğru adam yok mu?


Bugün bir röportaj, bir konuşmanın video görüntüsü ve iki gazete haberinden bahsedeceğim ama önce 2022 yılında gördüğüm bir tweetten bahsedeceğim. Bu tweette şöyle diyordu "tweet atmaya bile korkan bir toplumun özgürlük nesine"

1999 depreminden sonra yaşananların özeti:

1- Felakete zamanlarında sebep olanları gündeme getirme, eleştirme

2- Felaket sıcaklığı ile bazı önlemleri düşün

3- Sonra bu önlemler için para topla ve ilgili kanunları çıkar

4- Sonra da bu para ve kanunları ranta kurban et, sonuca kayda değer etkisi olacak hiçbir aksiyon alma

Çetin Altan 2015 yılının başlarında Çınar Oskay’ın “Halk neden çok büyük tepki göstermedi yolsuzluk iddialarına?” sorusuna:

“Yolsuzluğu piyango gibi görüyor. Bana da çıkabilir diyor… Yolsuzluğun bitmesini istemiyor, yolsuzluktan pay almak istiyor” diye cevaplamıştı.

https://artigercek.com/makale/vatan-bir-armut-mudur-227880

Röportajın linki: https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/islamiyeti-kim-temsil-edecek-yunus-emre-mi-silahli-katiller-mi-27935981

Aşağıda da rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun kendi video kaydı var. Diyor ki "Dürüstlük başa bela imiş" devam ediyor "Geçen birisi bana diyor ki: Başkanım geçen bir yerde konuşuluyordu. Herkes dedi ki Muhsin Yazıcıoğlu güzel, Muhsin Yazıcıoğlu şöyle, böyle anlatıldı. Sonuçta?(Muhsin Yazıcıoğlu soruyor) Sonuçta dediler ki: O iktidar olamaz? Niye? Fazla dürüst dediler"
Aşağıdaki Videoda Muhsin Yazıcıoğlu devam ediyor 
"Gittiğim yerde böyle bir şeyle karşılaşıyorum, Antalya'ya gittim orada da karşılaştım. Mecliste Elazığlı bir vatandaşımız bana geldi sarıldı. Dedi ki, başkanım, sayın milletvekilim sizi çok seviyorum, benim eşim de sizi çok seviyor, biz beraber her gün akşam sana dua ediyoruz, televizyonda sen görülünce hemen bağırır benim eşim "koş koş seninki çıktı" der, ben de koşarım, seni dinlerim sonra da sana dua ederim dedi. Sağ olun, çok teşekkür ederim dedim. Yenge hanıma da selam söyle dedim. Yalnız dedi , sayın milletvekilim biraz güçlendir de sana oy verek ya dedi. Dedim ki neee oy vermedin mi sen? Ne yalan söyleyeyim vermedim dedi. Ee dedim kardeşim akşam sabah bana dua ediyorsun, senin hanım koş koş seninki çıktı diyor, madem ben seninim, kendinin olana neden sahip çıkmıyorsun? Dedi ki ne yalan söyleyeyim az yükselsin düşünürüm. Az yükselsen sadece biz değil, herkes verecek oluk gibi akacak dedi. Çevreme bakıyorum herkes böyle diyor, bir güçlense diyor. Peki dedim sana bir soru tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan? Bi düşündü çok zor bir soru dedi bu. Dedim ki biri olmadan diğer olmuyor değil mi? Sen oy verecen ben güçleneceğim, seni Türkiye'de adam yerine koyacaklar"

https://www.youtube.com/watch?v=5SMM7jjAQY4

Hatay'ı enkaz yığınına çeviren depremlerde Erzin'de tek bina yıkılmadı. CHP'li Belediye Başkanı Ökkeş Elmasoğlu, nedenine ilişkin "'Senden başka doğru adam yok mu' diyenler oldu ama kaçak yapıya izin vermedik" diye konuştu.
https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/hatayda-yikilmayan-tek-ilce-erzin-belediye-baskani-okkes-elmasoglu-bir-bir-anlatti-2050699

Tarih tekerrürden ibaret aynı haber 24 yıl önce 1999 Gölcük depreminden sonra da çıkmıştı.

17 Ağustos 1999 depremi İzmit Körfezi'nde büyük can ve mal kaybına neden oldu.
Ancak depremin merkezine çok yakın olmasına rağmen, körfezdeki bir yerleşim yeri, depremden neredeyse hiç etkilenmedi.
Sonradan herkesin dikkatini çekecek olan bu yer, Tavşancıl'dı.
https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-62570328


Bizde startup kurarsın ve ya doğrudan ranta yanaşmaya çalışırsın, ya bilgisizlik sözleşmesine dahil olursun ya da etliye sütlüye kesin karışmazsın, holding olursun ve yine ya doğrudan ranta yanaşmaya çalışırsın, ya bilgisizlik sözleşmesine dahil olursun ya da etliye sütlüye kesin karışmazsın, esnaf olursun ya doğrudan ranta yanaşmaya çalışırsın, ya bilgisizlik sözleşmesine dahil olursun ya da etliye sütlüye kesin karışmazsın, memur olursun ya doğrudan ranta yanaşmaya çalışırsın, ya bilgisizlik sözleşmesine dahil olursun ya da etliye sütlüye kesin karışmazsın

Hitler Almanya’sından 1936 yılında kaçıp Türkiye’ye sığınan Alman İktisat Profesörü Fritz Neumark, 1952’ye dek İstanbul Üniversitesinde eğitim vermiş. “Hocaların hocası” bilim insanına, Türkiye’den ayrılırken yaptığı söyleşi toplantısında bir gazeteci, çok ilginç bir soru sormuş:
– Türkiye’de 16 yıl kaldıktan sonra ülkemizi nasıl özetlersiniz?
Prof. Neumark’ın yanıtı kısa ve net olmuş:
Negatif seleksiyon! (Türkler hep en kötüyü seçer)

Hz. Muhammed (S.A.V) Ahir zamanda ayaklar baş başlar ayak olacak diyor.

Yukarıdaki Hz. Muhammed'in sözü ve Prof. Neumark'ın tespitine uygun olarak sadece halk değil; en çok takipçisi olanlar, en çok seyredilenler, en ünüler de  etliye sütlüye karışmaz. Çoğunun zaten böyle bir hedefi yok geri kalanın çoğu böyle bir şey yapsa Çetin Altan haklıysa takipçi kaybeder, geri kalanlar da zaten para için yapıyor. 


Dünyanın insan hakları, hukuk, adalet, toplumlarının gelişmişliği konusunda en iyi ilk 10 ülkesinin akademisyen, insan hakları savunucuları, aktivist ve hukukçularına Türkiye'nin en önemli sorunu nedir diye sorup alacağımız ilk 3 konu  Türkiye'de en çok takipçisi olan hukukçunun, en çok takipçisi olan siyasetçinin, en çok takipçisi olan ekonomist ve akademisyenin veya en meşhurlarının gündeminde mi acaba?

Benim tabirimle etliye sütlüye karışmak işte bu dünyanın insan hakları, hukuk, adalet, toplumlarının gelişmişliği konusunda en iyi ilk 10 ülkesinin akademisyen, insan hakları savunucuları, aktivist ve hukukçularına Türkiye'nin en önemli sorunu nedir diye sorup alacağımız toplumu kokuşturulan, sorunları kangren haline getiren, hukuk, ahlaktan uzaklaştıran ilk 3-5uygulama ve  konu hakkında konuşabilmek veya değildir.

Muhsin Yazıcıoğlu olayında olduğu gibi insanların bir kısmı da iyiden yana olduğunu sanıp kötüye mi destek oluyor acaba?

Acaba bu isin sonu Hz. Muhammed (S.A.V) in dünyada en sevdiği topraklardan hicret etmesi gibi mi olacak?