Bu Blogda Ara

31 Ekim 2020 Cumartesi

Kötülüğe Karşı Tutum

 “Böylece biz, (mevki ve servetçe) ileri gelenleri o yerde (maddi ve manevi her türlü) hilekârlık/düzenbazlık yapmalarından dolayı oranın günahkarları yaptık. Halbuki onlar, ancak kendilerine hilekârlık yapar da bunun farkında olmazlar.” (En’am: 123)

Niçin genellikle ahlaksızlar toplumun ileri gelenleri olur?
Çünkü hak ehli dürüst kimseler birleşip kendi varlığını gösteremez ve toplum bozulur.
Bozulmuş toplumlarda nezaket zayıflık olarak algılanır, iyi niyet saflık, yaratıcıya inanç aptallık, fırsatçılık uyanık olmak, çakallık iş bilmek, iş bitirici olmak olarak algılanır. Kurnazlık övülür, ön plana çıkarılır. Akıl ise dikkate alınmaz.
Dostoyevski’nin Budala’sı bu tür bir toplum analizi içerir mesela. 
Bu tür toplumlarda insanlar bu tür kötü özelliklerinden dolayı utanmak yerine kendisini beğenir çünkü bu kötü özellikler onun için övünç kayağıdır. 
Bir de ‘Toplumsal benzeşim etkisi’ denilebilecek bir olgu var:
İnsan benzerleri arasında rahat ediyor ve bir arada olduğunda olaylara yönelik tepkileri farklılaşabiliyor. Örneğin, geçmişte yapılan basit bir deneyde aynı skeçi tek başına izleyen 10 kişiden sadece dördü gülerken,
bir araya geldiklerinde hepsi birden gülüyorlar. Yani tek başına iken “Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz.” (Müslim, İman 78; Tirmizi, Fiten 11) 
hadisine uyabilecek vicdana sahip insanlar eğer bozulmuş toplumlarda kalırlarsa buna ses çıkarmıyor. Bu aynı zamanda ‘İnsanın kendi özüne de yabancılaşması’ dır 
Zamanla benzeşim etkisiyle erdem tutulması yaşanır. Çürüme bir toplumda başladığında anında toplumsal müdahale olmazsa toplumu toptan çürütür.
Erdemsizliğe bedel ödetecek toplumsal ve hukuki mekanizmalar işlemezse benzeşim etkisi de hızlanır, çürüme artar.


18 Ekim 2020 Pazar

Rüşvetin Yoğun Olduğu Ekonomilerde Rekabet

 Rüşvet neleri kapsar? Haksız bir menfaat elde etmek için kişilere çıkar sağlama; lehe hüküm vermesi için hâkime verilen mal veya para; başkasının malını haksızlıkla yeme yollarından biri. Hak edilmeyen bir menfaat ele geçirilmek veya başkasının hakkına tecâvüz rüşvettir.

A’râf Suresi 82. Ayet: Buna kavminin cevabı sadece: “Lût ailesini memleketinizden çıkarın; baksanıza onlar (bizim yaptıklarımızdan) temiz kalmak isteyen insanlarmış!” demelerinden ibaret oldu.

16 Mayıs 2020 Cumartesi

Kendini Kandırdığını Bile Bilmemek


Bir toplum düşünün; ahlaksızlık, adaletsizlik, hukuksuzluk, rüşvet, adam kayırma, zulüm almış başını gitmiş.  Dünyaya hiçbir konuda örnek değil. Hiçbir üniversitesi ilk 100 de değil hatta ilk 250 de bile değil. Dünyada yapılan ölçümlerdeki endekslerde hep altlarda, hatta bazılarında en altlarda ama yine de genel olarak halinden memnun. Hatta çoğu dünyanın en gelişmiş toplumlarından biri olarak görüyor kendini. Pek çok konuda dünyaya kafa tuttuğunu teknoloji, bilim,ilim, sanat gibi konularda dünyanın kendisini kıskandığına inanıyor. Böyle bir şey olursa nasıl olur aşağıdaki videoda anlatılmış

2 Mayıs 2020 Cumartesi

ENDEKSLERLE TÜRKİYE 2020


Endeksler değişik konularda dünya ülkelerinin kıyaslandığı ve sıralandığı çalışmalardır. Bu çalışmalar dünyadaki pek çok ülke ve kuruluş tarafından referans olarak kabul edilir. Bu iş dünyasında da böyledir. Mesela bu endeksleri hazırlayan ülkeler tarafından hazırlanan Gartner raporları, ülkemizde pek çok kamu ihalesinde referans alınıp o listede olmayan ürün ihaleye giremez denmiştir.
Değişik sebeplerden kamu ihalelerinde bile referans kabul ettiğimiz Gartner raporları gibi bu raporları hazırlayan ülke ve organizasyonlar tarafından hazırlanan endeksleri, raporları ve  listeleri muteber kabul etmesek, onlar düşman, dış mihraklar vb.. sebeplerle bunları referans kabul etmesek bile net borçlu olan ve onlarca yıldır devamlı borçlanan bir ekonomik sistemde borç aldığımız veya borç istediğimiz ülke ve kurumlar bu listeleri referans alırlar. Bu endeksler ayrıca Atatürk ün “muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak” hedefinde belirttiği ve çağdaş denildiğinde yaşanılan anda yeryüzünde en ileri giden, halklarını mutlu ve zengin eden, kalkınmış ülkelerin ilk sıralarda olduğu endekslerdir. Hangi ülkeler halklarını mutlu etmede daha ileri gitmişler bu listelerde gözükmektedir.

“Her halkın bir özgürlük çıtası vardır. Yüksekliği, o halkın bilinç seviyesi kadar olur.” Dostoyevski

ENDEKSLER

  • Türkiye, Sosyal Adalet Endeksi’nde 41 ülke arasında 40. sıradadır [1].
  • Alman Düşünce Kuruluşu Türkiye İçin İlk Kez “Otokrasi” Dedi [2].
  • Hukukun Üstünlüğü İndeksi 2020 sonuçları: Türkiye 128 ülke arasında 107. sıradadır [3].
  • Freedom House’un 2019 yılı raporunda Türkiye, 100 üzerinden 31 puan alarak özgür olmayan ülkeler statüsünde değerlendirilmiş ve temel özgürlükler bakımından, Pakistan, Irak gibi ülkelerden daha az özgür olarak değerlendirilmiştir. [4].
  • Türkiye, yargı bağımsızlığı sıralamasında 2019 yılında 104. durumdadır [4].
  • Türkiye, şeffaf yönetilen ülkeler sıralamasında 180 ülke arasında 78. Sıradadır [4].
  • Türkiye, enflasyon endekslerinde 141 ülke içerisinde 131. ülke konumundadır [4].
  • Yargı sistemine ve mahkemelere güven sıralamasında 167 ülke arasında 103. sıradadır [4].
  • Toplumsal Güvenlik sıralamasında Türkiye, 163 ülke arasında 144. sırada, güvensiz ülkeler arasında yer almaktadır[4].
  • Türkiye, 41 OECD ülkesi arasında ayrımcılığın en çok olduğu ülkedir [4].
  • Yargının siyasi baskılardan etkilenmesi sonucunda, yargı süreçlerinde yolsuzluğu önleme sıralamasında en zayıf OECD ülkesi olmuştur [4].
  • Türkiye, Küresel Barış Endeksi’nde 163 ülke arasında 152. sırada yer almıştır [4].
  • Türkiye, dijital rekabet gücü sıralamasında 63 ülke arasında Meksika ve Ürdün’den sonra 53. sırada yer almaktadır [4].
  • Türkiye 129 ülkeyi kapsayan Küresel İnovasyon Endeksi’nde 49. sıradadır [4].
  • Türkiye, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nın (PİSA) yapmış olduğu sınavlarda 2003 yılından itibaren katıldığı tüm alanlarda OECD ortalamasının gerisinde kalmaktadır [4].
  • Türkiye 2019 yılı Yolsuzluk Algı Endeksinde 180 ülke arasında 91. sıradadır [5].
  • Türkiye Küresel Huzur Endeksi'nde 163 ülke arasında 152. sıradadır [6].
  • Türkiye 2019 Demokrasi Endeksi’inde 167 ülke arasında 110. sıradadır[7].
  • Hükümetin gücünün sınırlandırılması (hukukun üstünlüğü ilkesinin önemli bir alt ilkesi) esas alındığında Türkiye 126 ülke arasında 123. sıradadır [8].
  • Türkiye basın özgürlüğü listesinde 180 ülke arasında 154. sıradadır [9].
  • Türkiye 2020 senesinde Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının yayınladığı İnsani Kalkınmışlık Endeksinde 59.  sıradadır [10].
  • Hukuk devleti endeksi sıralamasında (ROLI) 128 ülke arasında 107. sıradadır.
  • Türkiye Dünya küresel rekabet indexsinde 61. sıradadır [11]. Devletin inanılmaz AR-GE teşviklerine rağmen yüksek teknoloji ihracatı yüzdesel olarak 15 yıldır hiç artmamıştır.
  • Türkiye Global İnovasyon Endeksi’nde 49'uncu sıradadır [12].

  


"Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunamaz."  Atatürk.


Referanslar


23 Nisan 2020 Perşembe

Günümüz Türkiye'sinde Doğru İnsanları ve Doğru Şirketleri Bekleyen 3 Tehlike

Günümüz Türkiye'sinde doğrular 3 tehlike ile karşı karşuya.

1-Türk atasözünde belirtildiği gibi "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar"

2-Negatif seleksiyon.
Hitler’ in zulmünden kaçarak ülkemize sığınan ve üniversitelerimizde görev alarak Türk Akademik Yaşamına unutulmaz hizmetler veren hocalardan olan ekonomi profesörü Prof. Fritz Neumark (Daha sonra Frankfurt Üniversitesinde rektörlük yapmıştır), seneler sonra, Almanya Hitler faşizminden kurtulduktan sonra, ülkesine dönüyor ve dönerken de bizim gazetecilerle bir sohbet toplantısı gerçekleştiriyor. Bu toplantıda bir gazeteci de Neumark’a “bunca sene Türkiye’de kaldıktan sonra bu ülkeyi nasıl özetlersiniz?” gibi bir soru yöneltiyor. Neumark’ın yanıtı son derece kısadır: “Negatif seleksiyon”
3- Peygamber efendimiz Hadisi Şerifinde belirtiği gibi "Ayaklar baş, başlar ayak olacak"

18 Nisan 2020 Cumartesi

Eski Hastalıklar

Aşağıdaki linkde Robert de Niro'nun Tony awards da yaptığı konuşma var.
https://www.youtube.com/watch?v=1zNr8Pf1QkY
Bu konuşmadan dolayı Robert de Niro hapse atılmadı, filmleri gösterimden kalkmadı, işleri bozulmadı veya  başına bir iş gelmedi.

Aşağıdaki videoda da 60 yıl öncesinden Prof. Dr. Cahit Arf ın Tübitak bilim kurulu üyesi ile ilgili anekdotunu 7. dakikadan itibaren izleyebilirsiniz
Bilim kurulu üyesinin şikayeti odacının onu görünce ayağa kalkmaması ve bundan dolayı TÜBİTAK merkesi yapısından şikayet ediyor.
https://www.youtube.com/watch?v=C5QK2gR8WMA
Bu ilim kurulu üyesi Trump kuvvetinde olsa idi ne olurdu acaba?

12 Nisan 2020 Pazar

Anlamayana Anlatmak

Hz. İsa'ya sormuşlar; Ölüyü diriltmekten daha zor nedir? Ifhamü men la yefhem demiş. Yani "anlamayana anlatmak"

Bir  Türk Atasözü  der ki “Göz odur ki dağın arkasını göre, akıl odur ki başa geleceği bile, er odur ki alçaktan dura, yüksekten bakan göz değil”

Aldanma cahilin kuru lafına
Kültürsüz insanın külü yalandır
Hükmetse dünyanın her taraf
                                 Aşık Veysel ŞATIROĞLU


Bazı toplumlarda sanki Göbels hayatta ve hüküm sürüyor. Ne demişti Göbels
"Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin. Asla kabahat ve suç üstlenmeyin. Sadece bir rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yıkın. Asla rakibinizin üstün bir yanı olduğunu kabul etmeyin."

Bununla birlikte A'RÂF SURESİ 82. Ayet de "Onları ülkemizden çıkarın, çünkü onlar çok temiz insanlar." demekten başka (bir şey) olmadı der helake uğrayan bir kavim.

Adalet kaybolup cahilliğin rağbet gördüğü toplumlara dünyadan ve gerçeklikten kopuk ve sadece tüketim imkanlarını arttırmak üzere güdülenerek dünyaya verecek birşey olmadığı gibi almak istediklerini de almalarının imkansız olduğunu anlatmak mümkün değildir.

Haklara tecavüzün sıradanlaştığı toplumlarda bireyler aslında sıranın kendine de geleceğini göremez. Tarih ve politika biliminin kurucusu sayılan Floransalı düşünür, devlet adamı, askerî stratejist, şair ve oyun yazarı. İtalyan Rönesans hareketinin en önemli figürlerinden olan Niccolò Machiavelli Prens adlı kitabında şöyle bir tespitte bulunuyor: "Soygunla yaşamaya başlayan birisi, hep başkalarının malına el koymak için gerekçeler bulur."

Bu tür toplumlarda "AHLAKİ tehlike" (moral hazard)  oluşur ki bu iktisadi kalkınmayı engelleyen çok önemli bir oluşumdur.  Kavram kısaca şunu ifade eder Bireylerin ahlak dışı davranma eğilimi, yaptıkları yanlışların cezasını çekme ihtimali azaldıkça, artar.

Yalan dolana pirim veren, ahlaksızı görmezden gelen, üçkâğıtçıya üçkâğıtçı, rüşvetçiye rüşvetçi demeyen, diyemeyen, dünyanın gelişmiş toplumlarından ve gerçeklikten kopmuş toplumlar insanlığa faydalı, kendi milletine yararlı olamaz en fazla nüfusun çok az bir kısmı ultra paraya sahip olur, % 5-10 u da halkın ortalamasının 5-10 katı daha fazla paraya sahip olabilir. O kadar!

Dünyada adalet, hukuk, sanat, edebiyat, ahlak, ticaret, teknoloji, insan hakları gibi aklınıza gelebilecek iyi şeylerde önde olan toplumlar nezdinde hiçbir kıymeti ve nokta kadar değeri olmayan insan ve insan topluluklarını kendi toplumlarında baş tacı eden toplumların gideceği yer bellidir.

"Adalet göğün direğidir, yıkılırsa gökyüzü yerinde durmaz."  Kutadgu Bilig-Yusuf Has Hacip

Doğruyu görmekten korkan ve gerçekleri amalarla kıvıran toplumsal baskıdan çekinen, sahip olduğu düşünceleri açıklamaya, ifâde etmeye cüret edemeyip, toplumun kabul gördüğü düşünceyi destekler gibi görünen (Bilimsel adı Tercih çarpıtması (Preference falsification )) toplumların varacağı yer de bellidir.

Dostoyevski "Her halkın bir özgürlük çıtası vardır. Yüksekliği, o halkın bilinç seviyesi kadar olur."  der.

Sezai Karakoç da "Bütün zulümler, haksızlıklar, eksiklikler bu dünyayı, bu dünyadan ibaret sanmaktan kaynaklanıyor." der.

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın dediği gibi "Öyle bir devir ki; bilen yazmıyor susuyor, bilmeyen yazıyor susmuyor..."
                                     

Ben yazmış olayım.

29 Mart 2020 Pazar

Toplumsal Ahlak, Gidişat Nereye?

Toplumların iyi ve kötü yönleri bir arada yaşar. Hangi taraf daha baskın veya fazla ise genel yaşantıya o taraf daha çok yansır.

Toplumsal olarak çöktüğünü veya kokuştuğunu hiçbir toplum kabul etmez. Dışarıdan değişik istatistikler veya göstergelerle bunu söyleyenler olursa onlara da itibar etmez veya çeşitli kulplar takar. Bundan dolayıdır ki bütün peygamberler içinde doğup büyüdükleri toplumları terk etmek, hicret etmek zorunda kalmışlar. Bunda dolayı toplumu uyarmak, uyandırmak isteyenler sürülmüş, tecrit edilmişler. Gandi, Hz. Mevlana, Ebu Hanife, İmam Şafi, Malcom X ve bu örnekler daha çok genişletilebilir.


Bu tür toplumlarda

1.İşin ehline verilmediği alenen görünür, herkesin gözünün önündedir ama insanlar bunu değiştirmek yerine birilerini bulup kendi işlerini yaptırma derdindedir.
2. Yolsuzlukların olduğundan herkes neredeyse emindir ama görmezden gelir.
3. “Bana ne” cilik almış başını gitmiştir.
4. Korkudan twit bile atamaz ama görmezden gelir.
5. Eğitimde dünyada esamesi okunmaz.
6.Bilimin yerinde yeller eser
7.Sanat ve edebiyata sıra bile gelmez.
8.Hak, hukuk, adalet aranmaz.
9.Herkes vatan, millet naraları atarken başka milletlerin şirketlerinde onların hesabına kendi milletine gol atmaya çalışır (X yabancı şirketi adına kendi toplumuna satılan Y malı o ürünü üreten kendi Z şirketine goldür) ama olsun bu profesyonelliktir. Vatan, millet sloganları ile bir komşusunu linç eder ama kendi cebine girecek 5 kuruş oldu mu o profesyonellik olur. Dünya ile entegre olmak ile kendi milletini önceliklendirmeyi cüzdanı penceresinden bakar.
10.Bir işyerinde çalışır, maaş alır ama etik olmayan şekilde pozisyonunu kullanarak para kazanır.
11.Rüşvet kötüdür der ama devlet ile iş yapmak için hediye, rüşvet verecek yol veya satışını, işini kolaylaştıracak tanıdık birilerini arar.
12.Insanı sevmek kaybolmuştur. Herkes ya düşmandır, ya dost.
13.İnandığı dine tam ters yaşayış toplumda neredeyse tamamen yerleşmiştir ama sadece ritüellere bakarak bunu da göremez.
14.Doğru söyleyen dokuz köyden kovulur.
15.Herkes işine bakar ve 3 maymunu oynar.
16.Toplum çatlamıştır.
17.Kimse kimsenin acısına ortak olmaz.
18.Kendinden olmayanın acısına sevinir.
19.Başkalarına saygı, sevgi kaybolmuştur.

Velhasıl kötü oluşu, kötüye gidişi görmek yerine tam tersini yaşar.

Toplumların iyi tarafları ile ilgili örneklere bakarsak:

Mesela Norveç’te 1814’ten bu yana, isteyen herkes kimliğini bildirmeksizin, istediği herkesin maaşını öğrenebiliyordu. Dijital çağda maaşların internete yüklenmesi ve mahremiyet ihlalinin ‘çığrından çıkması’ sonrasıysa, bir tür denge kuruldu: Kimliğinizi beyan etmeyi kabul ederseniz, istediğiniz kişinin maaşı devlet tarafından sizinle paylaşılıyor.

ABD de herhangi bir devlet kurumuna istediğinizi sorabiliyorsunuz. Mesela bir bakanlığa bu yazılımı niye tercih ettiniz derseniz size bir cevap verilir.


İbn-i Haldun [1] bir toplumun çöküş belirtilerini on maddede şöyle özetlemişti:

1. Dayanışmanın yok olması

2. Üretimin zayıflaması

3. Tüketim çılgınlığı

4. Vergilerin artması

5. Liyakatsizlik olması, işin ehline verilmemesi

6. Adaletsizlik

7. Umutların kırılması

8. Göçün hızlanması

9. İblisane gurur ve kibir

10. Gösteriş, riyakârlık ve yalakalık


Nurettin Topçu seneler önce Türk toplumu için

“Bugün içimizde yapmak, yaratmak, yaşatmak ideali nedir bilmeyerek, sırf kazanmak, apartman, otomobil sahibi olmak için yaşayanlar çoğalmaktadır. Biz ağacı yetiştirmeden meyvesini toplamaktan zevk aldık.” demiş.

Bu tür toplumlarda insanlar görmezden gelerek bu çöküşe ortak olurlar, susarak zulme ortak olurlar, umursamayarak adaletsizliğe destek verirler, büyük resme aldırmadan gemisini kurtarmaya veya yüzdürmeye baktıkları için her şeyden sorumlu olurlar ama bunu da umursamazlar.


Bu tür toplumlara örneklerden biri Hitler zamanı Almanya'sıdır. Aklıma hep iki sahne gelir. İlki
Rus tankları Berlin'e girene kadar Almanlar Rusya'yı işgal ettiklerine inanıyorlardı. Çünkü Alman gazeteleri öyle yazıyordu!

İkincisi de Der Untergang (Çöküş | Downfall)  filmindeki sahne. 
Komutanlardan biri: Efendim halk ölüyor, ne yapacağız?
Hitler: Bu onların tercihiydi. Bizi onlar seçti, elbette ölecekler!


“Onun için peygamberler hicret ediyor” 


21 Mart 2020 Cumartesi

Koronovirüs (Covid-19) ile Birlikte Radarıma Takılanlar

Koronovirüs hayatımızın gündeminde. Röportajları izliyorum
“Korkmayız bir Türk’üz”
“Kelle paça içtim”
“Biz virüsüz”
“Korono yok, algı operasyonu”
“Bizim imanımız kuvvetli”
“Camiye virüs girmez”
“İman gücü var”
“Abdest alıyorum bana virüs işlemez”
Başka bir videoda cuma namazı için virüsden dolayı kapanmış camiye gelen biri camiyi kapatanlara kızıp “dinde bu var mı?” manasına kızıp bağırıyor ama cami kapısını tekmeleyip camiye ve kamu malına zarar verdiğini umursamıyor.
Birisinin dediği gibi “Müslümanlar dinlerini bilse idi, müslüman toplumların yöneticileri diktatör olmazlardı”. Dinimizi bilmiyoruz.
Bir twitter da da istatistik görüyorum, toplu taşıma kullanımında öğrenci ve çalışanların kullanımı çok azalmış iken 65 yaş üstünde değişim çok az, 65 yaş üstü Corona için en riskli grup.
Başka bir ankette Türk halkının %12 sinin Corona dan korkmadığı bilgisi geliyor.
Başka bir yerde belgrad ormanlarında mangal kalabalığı, başka bir yerde sahilyolunda mangal kalabalığı.
Benzer yaklaşım işlerimizde de var. Yıllardır (3,5,10 yıl) teknoparklarda, AR-GE desteklerini sonuna kadar kullanır ama hakemli ve itibarli bir uluslararası dergi veya konferansta pek çoğunun AR-GE yayını yoktur, olanların da aldığı destek, devlete baktırdığı AR-GE personeli sayısına göre oranı çok azdır. 
Yine Ar-GE, reklam, pazarlamada mangalda kül bırakmayan firmaların neredeyse tamamının değil AR-GE, uluslararası mutaber bir sosyal platformda bile kendi konuları ile ilgili tek makale veya yayını yoktur. Ne bu destekleri veren devlet, ne de vergileri ile bu firmaları destekleyen halk bunu önemser. Ama bir slogan arkasına bütün bir millet takılabilir.

İlk 500 e üniversite sokamayan bir toplumun gördüğü ile vardığı neden bu kadar farklı? sorusunun cevabı yukarıdakiler sanki. 

Birsey gördüm sanıyor gördüğü sis ve duman


27 Şubat 2020 Perşembe

Hakikat Dışılık

Hakikat dışılık veya yalanlar neden bu kadar prim yapıyor?  Doğruyu söyleyenler neden ikna edemiyor. Neden hep algı veya gayri ahlaki yöntemler gerçekliği örtüyor?








Ralp Keyes "Hakikat Sonrası Çağ" adlı kitabında yalanların hesabı görülür bedelini hakikat öder diyor. Pek çok ultra zengin, sanatçı, üst düzey yöneticinin yalan söylediği ve yakalandıklarında da birşey olmadığı çünkü toplumun yalanları ve yalancıları sevdiğini söylüyor.

Yine aynı kitapda Ralp Keyes "Eğer 10 kişiyi menfaat için yanınıza çekebilirseniz,  daha sonra 100 kişiyi kandırabilirsiniz. 100 kişiyi kandırabilirseniz de binlerce kişiyi kandırabilirsiniz. Davranışlarımız değerlerimle çeliştiğinde yapacağımız şey muhtemelen değerlerimizi yeniden düşünmek oluyor. " diyor.

La Rochefoucauld  da "Toplum, gerçek değerden çok yalancı değerlere önem verir."


PEKİ GERÇEKLERİ AÇIĞA ÇIKARMAK NEDEN İNSANLARI YALAN OLDUĞUNU BİLDİĞİ ŞEYLERE DAHA SIKI BAĞLANMAYA İTİYOR?

Nyhan ve Reifler’a göre bunun temel nedeni tehdit algısı.
İnsanlar herhangi bir şekilde kendi kimliklerine yönelik bir tehdit sezdikleri anda yanlış olduğu ispatlanmış fikirlere sırf kimliklerini korumak için daha da sıkı bir şekilde sarılıyor. Nyhan ve Reifler yaptıkları başka bir deneyde ABD Başkanı Bush’un ‘Irak kitle imha silahına sahip’ tezine bir kere başta inanmış kişiler aksi yönde tüm bilgi ve delilleri hiçe sayıyorlar. Hiçe sayıyorlar çünkü bu bilgiler onların tüm siyasi kimliğine bir tehdit oluşturuyor

BİR KERE BİR YALANA İNANMIŞ BİR KİŞİ, DOĞRUYU GÖRÜNCE FİKRİNİ DEĞİŞTİRİR Mİ?

Brendan Nyhan ve Jason Reifler tam da bu soruya yanıt arayan bir deney yapmış. Acaba bir politikacı tarafından ortaya atılan yalan bir iddiaya inanmış kişiler o iddianın gerçek olmadığını görünce fikirlerini ne ölçüde değiştirdi dersiniz? Araştırma sonucu çok ilginç. Yalan beyanata başta bir kere inandığını iddia eden kişiler doğru bilgiyi duyunca o yalana daha sıkı sarılır olmuş! Evet doğru okudunuz! Gerçek, yalana olan inancı arttırıyor! Bir anlamda bir hurafeye bir kere inanmış birini verilerle ikna etme çabası o kişinin o inanca daha sıkı sarılmasına sebep oluyor. O nedenle bu duruma literatürde ‘Geri Tepme Etkisi’ deniyor.






Bir yalanın bu kada kabul görmesinin zaman ile ilişkisine bakarsak. Peygamber efendimizin şu hadisi şerifi konuya ışık tutuyor.

Hainler sadık, sadıklar hain gibi görülecek, Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki; “Öyle bir zaman gelecek ki, doğru söyleyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak. Güvenilir kimseler hâin sayılacak, hâinlere güvenilecek. İnsanlardan şâhitlik etmeleri istenmediği hâlde şâhitlik edecekler, yemin etmeleri istenmediği hâlde yemin edecekler.” (Taberânî)



“Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş,doğru yalnızdır.

Yalanın geleneği var, senin doğrunun her gün yeniden yaratılması gerek.

Her gün şafak çiçeği gibi yeniden açması gerek. Sen yenileceksin.

Yenileceksin! Yenilmenin tadına varacaksın, doğru yenilmeli.
....
Yenilmeyen doğru yenmiş sayılmaz. Doğru yenile yenile öyle keskin bir hale gelmeli ki... Yüz bin yıl su altında, yıkanmış, düzelmiş çakıltaşı gibi.”

― Yaşar Kemal, Teneke