Bu Blogda Ara

25 Ekim 2021 Pazartesi

Az Az Soyunca, Az Az Haksızlık, Yolsuzluk Yapınca Hala Temiz Kalınır mı?

Emaneti ehline vermemek zulümdür. Haramın azıçoğu, büyüğü, küçüğü yoktur.

Bir devlet memuru olan öğretmenin haftanın 5 günü saat 9:00-18:00 arası okulda olması gerekirken her gün 15 dakika erken çıksa temiz kalır mı? Haftada bir iki gün 2-3 saat erken çıksa veya geç gelse yada da gün içinde gidip gelse temiz kalır mı?

Aynı şeyi herhangi bir devlet memuru yapsa temiz midir?

Ürün yada hizmetini satmak için azıcık alıcıya komisyon verse temiz kalır mı?

Ürün yada hizmetini satmak için alıcıyı misafir etse, şehir dışlarında, ülke dışında gezdirse, yedirse adına da eğitim dese temiz bir iş midir?

Ehliyetli olabilecek ürün veya hizmeti araştırmak yerine sadece kendi mahallesinden ürün veya hizmet araştırıp, satın alsa zülüm etmiş olur mu? Temiz kalır mı?

Devlet memuru veya bürokrat ya da siyasetçi ehliyete riayet etmezse zulüm etmiş olur mu? Temiz kalır mı?

Tuvalet kağıdından, uçağa kadar ürün veya hizmet alırken satarken ehliyet, liyakat konularında kılı kırk yarmazsa zulüm etmiş olur mu? Temiz midir?

Bir emlakçı arsa, ev satarken alırken tanıdığı kamu görevlileri üzerinden veya illegal yollarla bu ev veya arsa ile ilgili rakiplerinin veya alıcıların öğrenemeyeceği bilgi veya belgeleri öğrense ve şeffaf olarak herkese bu bilgiler açılmasa zulüm müdür? Haram mıdır? Temiz kalır mı?

Bu örnekler binlerce, belki on binlerce çoğaltılabilir. Ama özü anlaşıldı sanırım.

Prof. Dr. Acar Baltaş diyor ki: "Hile yapan ve kural dışına çıkan başkalarını görmek ve izlemek sosyal kabule bir örnektir. Sosyal statüsü ne kadar yüksek olursa olsun, "herkesin" küfür ettiği ortamda küfür etmek ayıp ve terbiyesizlik sayılmaz; son sınıftaki "bütün" öğrencilerin hasta olmadıkları halde rapor aldığı ortamda hasta olmadan rapor almak "sahtekarlık" sayılmaz. Bütün bunların uzantısı olarak her gün gazetede varlıklı insanların, yüksek düzeydeki bürokratların ve siyasilerin yolsuzluk haberlerini okumak bu davranışları "normalleştirmekte" ve sıradan "namuslu" vatandaşların da kendi çaplarında "bal tuttukları zaman parmaklarını yalamalarını" kabul edilebilir kılmaktadır. Gazetelerde sıkça rüşvet alırken yakalanan alt düzeyde bir memurun, "Siz esas yukarıdaki büyük götürenlere bakın" dediğini okuruz. Türkiye’de rüşvetin yaygın olduğu bilinir ve herkes bundan şikayetçidir. Ancak şikayet edenlerin büyük çoğunluğunun esas rahatsızlığı, kendilerinin de bu çarka dahil olmamasından kaynaklanır."

 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder