Bu Blogda Ara

11 Aralık 2021 Cumartesi

İnsan Hayatında Benim Gördüklerim ve Gençlere Tavsiyelerim

Kişisel gelişim kitapları ve kariyer öğütleri genellikle mesleki ve maddi başarıyı öncelikler.

İnsanın toplumsal, metafizik ve iç dünyası ile ilgili duruşu ikinci, üçüncü plana atar.

Ben de kendi penceremden gördüklerimi gençlere tavsiye olarak paylaşmak istedim. 

1- Hayatta İnsan olun, sadece mesleki olarak çok başarılı olmaya odaklanmayın. Allah işini en iyi yapanı sever. Ne yapıyorsanız dünyada en iyi olmaya çalışırken insan olmayı unutmayın. “Allah bizi insan eyleye!” (Alvarlı Efe Hazretleri).

2- Acılar ve zorluklar sizi yıldırmasın. Prof. Dr. Acar Baltaş "Bir hayatın içinde acı, üzüntü, hayal kırıklığı, başarısızlık ve mücadele yoksa o bir mantar hayattır" diyor. Bütün dinler de zaten aynı şeyi söyler.   

3- Başarı terden ibarettir. Çok çalışın. Bu işin kestirme yolu yoktur.

4- Kariyeriniz için yabancı dil(ler) çok kritiktir.

5- Dünya vatandaşı olun. İçinde yaşadığınız toplum ister istemez sizi şekillendirecektir, ama sizi sınırlandırmasın. Copy&paste, tercüme ve her şeyden biraz anlama dünyada çok bir işe yaramaz. Bir konuda uzman olduğunuzu bütün dünyaya ispat edecek patent, uluslararası hakemli dergi ve konferans makaleleri yayınlayın, uluslararası muteber portallarda yayınlar yapın. Sektörünüzün önem verdiği etkinliklerde konuşmacı olun. Eğer yurt dışına çıkarsanız o topluma adapte olun, asimile olmayın.

6- Hayata sadece para, mesleki başarı olarak bakan rol model, felsefe ve hayat tarzından uzak durun.

7- Hayatta maddiyata endekslemediğiniz bir amacınız olsun. Keanu Reeves gibi insanların hayatlarını inceleyebilirsiniz.

8- Her şart ve durumda maddi ve manevi olarak kedinize yatırım yapın. Bu yatırımı sadece maddi yatırım olarak algılamayın.

9- Alçak gönüllü olun. En yüksek kendine güven manyaklarda, psikopatlarda ve narsistlerde olduğunu unutmayın. "Bir CEO ile bir kapıcıya göstereceğim saygı aynıdır. Ailem beni ikisinin arasında bir fark olmadığını öğreterek büyüttü." Tom Hardy

10- Veren el, alan elden üstündür. Bu her konuda böyledir. Bilgi paylaştıkça çoğalır. Paylaşın, ama en önemlisi iyiliği, insanlığı paylaşın. Elinizdekini paylaşın.

11- Konunuzun uzmanı olun. Dünyanın neresine giderseniz gidin uzmanlığınızın geçerli olacağı seviyeye çıkın. Bunun için dünya ile rekabet edin. Bulunduğunuz ülke seviyesini baz almayın.

12- Kariyerinizi geliştirirken çıraklık aşamasını geçince özgün şeyler yapın, copy&paste veya tercüme kolaylığından kaçın ve eğer kendinize bir konfor alanı oluşturdu ise bundan çıkın.    

13- Sadece teknik, teknolojik tarafı olan bir insan olmayın. Yaşadığınız toplumun ve dünyanın gündemindeki ekoloji, sosyoloji, hukuk gibi insani ve çevresel konularda ayağı yere basan bir felsefe ile takip edin ve ses verin. Yoksa "Bilgisizlik Sözleşmesi" ne dahil olabilirsiniz. 

14- Hayatı sadece mesleğinde oluşan bir insan olup bu dünyadan göçüp gitmeyin. İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olanıdır.

15- İsyanı olmayanın ahlakı olmaz. Bir kötülük gördüğünüzde kafanızı çevirmeyin. Kötülüğe sözle bile olsa müdahale edecek özgürlük, güç sahibi olmak için işinizde en iyi olmanız ve çok temiz bir hayatınızın olması gerekir.

16- "Nereden gelirse gelsin, isterse bize uzak ve karşıt milletlerden gelmiş olsun, gerçeğin güzelliğini benimsemekten ve ona sahip olmaktan utanmayın".  El Kindi

17- Özellikle yozlaşmış toplumlarda içtimai hayatın her noktasında etliye sütlüye karışmama, iş hayatında da bukalemun gibi olma maddi olarak çok daha avantajlıdır. Ama unutmayın “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.”(Müslim, İman 78)

18- Para kazanın ama çok para çok mutluluk değildir. Değerli olun, insanlara faydalı olun, mutlu olun.  2018’de ABD’de Purdue Üniversitesi’nde yapılan araştırma, farklı ülkelerden ve kültürlerden 1 milyon 700 bin kişinin katıldığı bir anketi inceliyor. Araştırmacıların parayla mutluluğun artışının durduğunu buldukları miktar, ortalama 95 bin dolarlık bir birikim. 

https://www.diken.com.tr/95-bin-dolara-kadar-parayla-saadet-oluyormus-sonrasi-nasil-harcadiginiza-bagli/

19-  Ahlak, İnsanlık olmadan sadece çok bilgili birey yaşadığı toplum için risklidir. Almanya’da bir Lise Müdürü, her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş

 “Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar. 

Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum.

Sizlerden isteğim şudur. 

Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın. 

Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. 

Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.”

20- Eleştiriden kaçmayın. Her şeyi sorgulayın. Eleştireceğiniz şey teknik bir makale, çalışma veya sosyolojik bir olay bile olabilir. Siz siz olun kişileri değil teknolojileri, çıktılarını, girdilerini, olayları eleştirin, kişileri eleştirmeyin. Ali'yi değil, ücretsiz ürünü para ile satanları eleştirmek gibi.  

21- Öldükten sonra bankadaki paranıza göre değil, onu nasıl kazandığınıza göre bir ahiret hayatınız olacak.

22- Bu kadar yoğun tempo içinde eğlenmeyi bilin ama kendinizi dağıtmayın.

23 - Almanların matematik formülünü hayatta unutmayın.  Almanların bir matematik formülü der ki; eğer 1 Nazi ile aynı masada oturup ona karşı tek laf etmeyen 10 Alman varsa, masada 11 Nazi var demektir.

24- Dünya klasiklerini ve kendi klasiklerimizi okuyun. Yüzlerce kitaptan bazı örnekler

Abdülbaki Gölpınarlı: Mesnevi Şerhi

Abdulhak Şinasi Hisar:  Boğaziçi Mehtabları

Abdurrahman Şeref: Osmanlı Tarihi

Abidin Paşa: Mesnevi tercümesi

Ahmed Arvasi: Kendini Arayan İnsan

Ahmed Cevdet Paşa: Kısas-ı Enbiya ve Belağat-ı Osmaniye

Ahmed Hamdi Abdurrahman Azzam: Ebedi Risalet

Ahmed Refik: Bütün Eserleri

Ahmed Selim: Denemeleri

Alexi Carel: İnsan Bu Meçhul 

Ali Fuad Başgil: Bütün Eserleri

Ali Seriati: Modernite

Arif Emre: Başımıza Gelenler

Arif Nihad Asya: Bütün Eserleri

Cemil Meriç: Bütün Eserleri

Dostoyevski: Bütuün Eserleri

Emile Zola: Bütün Eserleri

Erzuurmlu İbrahim Hakkı: Marifetname (Osmanlıca)

Filibeli Ahmed Hilmi Efendi: Amak-ı Hayal

Gandhi: Hayatım

Hasan Basri Çantay: Meal

İ. Kant: Saf Aklın Kritiği

İbn Haldun: Mukaddime

İsmail Hakkı Baltacıoğlu: Kuran Meali.

İsmail Hakkı Danişmend: Osmanlı Tarihi

Jean Jack Russeu: Bütün Eserleri

Lord Kruzo: Çanakkale Hatıraları

Mehmet Akif: Safahat

Meryem Cemil: Bütün Eserleri

Muallim Cevdet: Mektep Medrese Mukayesesi

Muallim Naci: Divan

Muhammet İkbal: Bütün Eserleri

Mustafa Sabri Efendi: Dini Mücedditler

Necip Fazıl: Bütün Eserleri

Nureddin Topçu: Bütuün Eserleri

Ömer Nasuhi Bilmen: İstilahat-ı Fıkhıyye Kamusu

Ömer Nasuhi Bilmen: Muvazzaf İlm-i Kelam

Ömer Rıza Doğrul: Kanlı Gömlek

Ömer Seyfettin: Bütün Hikayeleri

Peyami Safa: Bütün Eserleri

Rıza Tevfik: Şiirleri

Sadi Irmak: Faust, Mefisto (Goethe’nin eserini şerhli tercüme etmiş)

Sarı Abdullah Efendi: Mesnevi tercümesi

Şemsettin Günaltay: Felsefe-i Ula , Zulmetten Nura, Maziden Atiye 

Şemsettin Günaltay’ın zulmetten nura 

Sezai karakoç:  Bütün Eserleri, özellikle  Hızırla Yolculuk

Süleyman Nazif: Tarih-i Kadim Mukaddimesi

Tolstoy: Harb ve Sulh.

Victor Hugo: Sefiller

William Shakespeare: Bütün Eserleri

Yahya Kemal:  Kendi Gökkubbemiz, Eski Şiirin Gölgesinde

Yunus Emre: Divanı 

Ziya Gökalp: Bütün Eserleri

1 Aralık 2021 Çarşamba

Yerli ve Milli Gerçekler

Savunma sanayiinde çok konuşulan, bazen tartışma sebebi olan "Yerlilik ve Milli" sloganı gerçekte nasıl işliyor?

Güzel duygularla yapılan 100-200 projenin yanında bu sloganın arkasına neler saklandı acaba?


Benim uzman olduğum SIEM konusunda, onlarca bakanlık ve kurum "yerli ve milli" diyerek iyi bir SIEM ile yaşamayacakları ve mevcut tercihleri haricinde başka "yerli ve milli" çözümler olmasına rağmen sadece etik olmayan pek çok sebeplerle sadece kendi istedikleri ve seçtikleri SIEM ürünlerini "yerli ve milli" olarak kabul ettikleri bin anlayış yıllardır devam ediyor.

Hatta bu konuda en sonda yargıya yansıyan olaylar bile mevcut.


Diğer bir husus da "yerli ve milli" sloganları atıp yabancı ürünlerin marka bilinirlikleri, pazarlama güçleri,

birkaç tane ürünü bundle vermeleri, hediye olarak sundukları vs.. gibi parametrelerle tercih edenlerin olması. 

Sonuç olarak 100-200 vitrin projesi on binlerce yukarıda anlattığım gibi projelerle gerçek bir "Yerli ve Milli"


20 Kasım 2021 Cumartesi

Bizi Aldatan Bizden Değildir (SIEM)

 Başlığı SIEM olarak attım ama konu genel. Hadisi Şerifi herkes bilir "Bizi aldatan bizden değildir".

Ben bir SIEM alırken bana canlıda ne kadar disk ile ne kadar süre tutabileceğim söylenmezse ve lazım olduğumda ayıracağım disk boyutu ile geçmişe dönük arama hızı arasında seçim yapmak zorunda olduğumu fark etsem aldatılmış olur muyum?

SIEM korelasyon konularına ise hiç girmesem daha iyi. 

Aynı şekilde ekmek alırken içine katılanlar gizleniyorsa aldatılmış mıyımdır, hele bu katılanlar zarar veriyorsa?

Müslüman bir toplum olduğumuz için Hadis ile konuya girdim. Artık seküler bir dünyadayız, Müslümanlar da günah işleme hürriyetlerine karışılmasını istemiyorlar deniyorsa o zaman işe yarar kanunların olması gerekmez mi? Hem kanun yapma veya yap ama işletme sonra da günah işleme hürriyetime karışmayın, hayata dini karıştırmayın diyenler bizi kandırmıyor mu?

Müslüman olmayan hatta ateist olan ülkelerde nasıl oluyor?

İsviçre'den bir örnek: İsviçre herkese çalışmadan maaşa 'hayır' dedi

İsviçreliler yapılan referandumda herkese kayıtsız şartsız ayda yaklaşık 2 bin 200 euro temel gelir ödenmesi önerisine 'hayır' dedi.

Haberin kaynağı


Diğer örnek de Finlandiya'dan: Finlandiya Başbakanı Marin'in aylık 300 euroluk kahvaltı parası için polis soruşturması başlattı 

Haberin kaynağı


Diğeri Almanya ve Türkiye'yi ilgilendiren bir haber: Mercedes, 22 ülkede rüşvet dağıttı dosyaya Türkiye’den iki adres girdi. Bunun için Mercedes Almanya'da ceza ödedi ama Türkiye'de ne Mercedes ne de adı karışanlara bir şey olmadı.

Haberin kaynağı

3 Kasım 2021 Çarşamba

SIEM, Yerli ve Milli, Mahalle Kavgaları

Hemen konuya gireyim. Uluslararası teknolojik rekabet yapamayan bir ürün veya hizmet yerli ve milli olamaz.  Bir de buna mahalle kavgaları eklenirse yerli ve milli içi tamamen boşalmış bir kavram olur. Buna çıkar da eklenirse varın siz düşünün. Bununla ilgili bir örnek vereyim. 2011-2013 yıllarında bir firewall distribütöründe  çalışan bir arkadaşım yerli ve milli log çözümlerinden biri (Bu platformu SIEM olarak da satıyor) firewall ile bundle sattıklarını ve diski patlattığı için müşterilerin, bayilerin, hatta kendi şirket teknik personelinin illallah ettiğini ama bunun yayılmadığını çünkü kendi şirket patronu ile sattığı log ürününü sahibi firmanın sahibinin arasındaki ilişkiler olduğunu anlatmıştı. Daha sonra diğer bir yerli ve milli log yönetimi üreticisine geçtiklerini (Bu üretici de aynı şekilde bu platformu SIEM olarak kullanıyor) onda da aynı sıkıntılar olduğunu ama bunun da sektörde bunun da yayılmadığını anlattı. (Burada ek bir bilgi vereyim sebebi bu ürünlerin Elasticsearch kullanmaları). Ben de hadi patronların böyle bir ilişkisi vardı personel, satış ekibi, destek ekibinden nasıl yayılmadı dediğimde çıkar dünyası mealinde bir cümle kurmuştu.


Yakınlarda (Eylül 2021) en büyük bakanlıklardan biri 10 sene sonra aynı log ürününü SIEM olarak kullandıkları yerli ve milli çözümde de 10 sene önceki problemler ve SIEM özellikleri de aktif edildiği için ek pek çok problemden bahsederek bana ulaştı. Toplantıda "PoC/Demo yapmadan mı aldınız?" dedim, yaptık dedi. Hatta daire başkanı seviyesinde satıcının referans gösterdiği bakanlık ve kurumları gezdik, kimse bu problemleri söylemedi dedi. Ben de "Sana bir başka bakanlık sorsa söyler misin ?" diye sorunca da söyleyemem, kurum politikası dedi :)
İşin mahalle kavgaları tarafında merak ettiğim bir husus da yapılan PoC ve demolar. Koca koca ekipler PoC ve demo yapıyorlar. Önce A yerli ve milli SIEM aldık, sonra problemler çıktı B yerli ve milli SIEM ürününe geçtik onda da çok benzer problemler var diyorlar. Bu PoC ve demolar neden yapılıyor? Sanırım mahalle kavgası.

Böyle yüzlerce olay zaman içerisinde bana aktarıldı

Yerli ve milli mahalle kavgası veya çıkar ilişkilerine alet oluyor!



25 Ekim 2021 Pazartesi

Az Az Soyunca, Az Az Haksızlık, Yolsuzluk Yapınca Hala Temiz Kalınır mı?

Emaneti ehline vermemek zulümdür. Haramın azıçoğu, büyüğü, küçüğü yoktur.

Bir devlet memuru olan öğretmenin haftanın 5 günü saat 9:00-18:00 arası okulda olması gerekirken her gün 15 dakika erken çıksa temiz kalır mı? Haftada bir iki gün 2-3 saat erken çıksa veya geç gelse yada da gün içinde gidip gelse temiz kalır mı?

Aynı şeyi herhangi bir devlet memuru yapsa temiz midir?

Ürün yada hizmetini satmak için azıcık alıcıya komisyon verse temiz kalır mı?

Ürün yada hizmetini satmak için alıcıyı misafir etse, şehir dışlarında, ülke dışında gezdirse, yedirse adına da eğitim dese temiz bir iş midir?

Ehliyetli olabilecek ürün veya hizmeti araştırmak yerine sadece kendi mahallesinden ürün veya hizmet araştırıp, satın alsa zülüm etmiş olur mu? Temiz kalır mı?

Devlet memuru veya bürokrat ya da siyasetçi ehliyete riayet etmezse zulüm etmiş olur mu? Temiz kalır mı?

Tuvalet kağıdından, uçağa kadar ürün veya hizmet alırken satarken ehliyet, liyakat konularında kılı kırk yarmazsa zulüm etmiş olur mu? Temiz midir?

Bir emlakçı arsa, ev satarken alırken tanıdığı kamu görevlileri üzerinden veya illegal yollarla bu ev veya arsa ile ilgili rakiplerinin veya alıcıların öğrenemeyeceği bilgi veya belgeleri öğrense ve şeffaf olarak herkese bu bilgiler açılmasa zulüm müdür? Haram mıdır? Temiz kalır mı?

Bu örnekler binlerce, belki on binlerce çoğaltılabilir. Ama özü anlaşıldı sanırım.

Prof. Dr. Acar Baltaş diyor ki: "Hile yapan ve kural dışına çıkan başkalarını görmek ve izlemek sosyal kabule bir örnektir. Sosyal statüsü ne kadar yüksek olursa olsun, "herkesin" küfür ettiği ortamda küfür etmek ayıp ve terbiyesizlik sayılmaz; son sınıftaki "bütün" öğrencilerin hasta olmadıkları halde rapor aldığı ortamda hasta olmadan rapor almak "sahtekarlık" sayılmaz. Bütün bunların uzantısı olarak her gün gazetede varlıklı insanların, yüksek düzeydeki bürokratların ve siyasilerin yolsuzluk haberlerini okumak bu davranışları "normalleştirmekte" ve sıradan "namuslu" vatandaşların da kendi çaplarında "bal tuttukları zaman parmaklarını yalamalarını" kabul edilebilir kılmaktadır. Gazetelerde sıkça rüşvet alırken yakalanan alt düzeyde bir memurun, "Siz esas yukarıdaki büyük götürenlere bakın" dediğini okuruz. Türkiye’de rüşvetin yaygın olduğu bilinir ve herkes bundan şikayetçidir. Ancak şikayet edenlerin büyük çoğunluğunun esas rahatsızlığı, kendilerinin de bu çarka dahil olmamasından kaynaklanır."

 



10 Ekim 2021 Pazar

Kurumsal Çözümlerde Hem İç Piyasa Dinamiklerine Göre Yüksek Ciro Yapıp Hem de Global Pazarlara Açılacak Stratejileri Geliştirmek ve Uygulamak Mümkün Mü?

Öncelikle neden kurumsal ürünler ile son kullanıcı ürünlerini ayırdığımı açıklayayım. Birinde satın alan parayı cebinden öderken, diğerinde şirket veya kamu kasasından öder.

Yaptığım bir anket sonucunu paylaşayım ki bu ankette Türkiye'nin önde gelen ekonomistlerinden bazıları da oy kullanmıştı.

Şu soruyu sormuştum: "Hem yolsuzluk indeksindeki durum, hem de ahbap çavuş kapitalizminin tam ortasında olması hasebi ile Türkiye'de çok yüksek ciro yakalamak için en iyi ürün ve hizmeti üretmek bir işe yaramıyor. Sisteme dahil olmak gerekir."

Anket

Sonuç şöyle çıkmıştı


Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Yolsuzluk Algı Endeksi'ne göre Türkiye, 180 ülke arasında 86’ncı sırada yer aldı. Türkiye, son 8 yıl içinde en çok gerileyen 5 ülke arasındaki yerini değiştirmedi.

Yolsuzluk Algı Endeksi

Prof. Dr. Acar Baltaş diyor ki: "Hile yapan ve kural dışına çıkan başkalarını görmek ve izlemek sosyal kabule bir örnektir. Sosyal statüsü ne kadar yüksek olursa olsun, "herkesin" küfür ettiği ortamda küfür etmek ayıp ve terbiyesizlik sayılmaz; son sınıftaki "bütün" öğrencilerin hasta olmadıkları halde rapor aldığı ortamda hasta olmadan rapor almak "sahtekarlık" sayılmaz. Bütün bunların uzantısı olarak her gün gazetede varlıklı insanların, yüksek düzeydeki bürokratların ve siyasilerin yolsuzluk haberlerini okumak bu davranışları "normalleştirmekte" ve sıradan "namuslu" vatandaşların da kendi çaplarında "bal tuttukları zaman parmaklarını yalamalarını" kabul edilebilir kılmaktadır. Gazetelerde sıkça rüşvet alırken yakalanan alt düzeyde bir memurun, "Siz esas yukarıdaki büyük götürenlere bakın" dediğini okuruz. Türkiye’de rüşvetin yaygın olduğu bilinir ve herkes bundan şikayetçidir. Ancak şikayet edenlerin büyük çoğunluğunun esas rahatsızlığı, kendilerinin de bu çarka dahil olmamasından kaynaklanır."

Dürüst Olmamak

Udemy ve Hazelcast yurt içinde istedikleri başarıyı sağlayamayıp, ülkeyi terk eden ve başarı olan firmalara örnek verilebilir.

Buna bir de fıkra ile cevap vereyim.

Fıkra bu ya; Cehennemde yeni bir zebani işe başlamış. İlk gün kıdemli zebani tarafından gezdiriliyormuş. Her yerde dev, yüksek kaynar kazanlar içinde yanan insanlar ve her bir kazanın başında zebaniler varmış. Bizimki bakmış derin bir kazanın başında 5 zebani bekliyor.

– Bu ne demiş ?

– Bu Almanların kazanı, sürekli birlik olup yardımlaşıp üst üste çıkarak yukarıya tırmanıyorlar ve oradaki zebaniler de tırmananı tekrar aşağıya atıyor…

Biraz daha ilerlemişler dev bir kazan daha. Başında 3 zebani bekliyormuş. Bizimki yine dayanamamış;

– Peki burada niye 3 zebani bekliyor?

– Bu da Amerikalıların kazanı, bunlar da arada yardımlaşıp çıkmaya çalışıyorlar ve görevli 3 zebani yukarıya çıkanı tekrar aşağıya atıyor.

Bizimki bakmış bir sürü dev kazan ve her kazanın başında çeşitli sayıda görevli zebani varken ileride bir kazan var ki başında hiç zebani falan yok. Hemen atılmış;

– Yahu bu kazanda niye görevli zebani yok, boş mu?

Kıdemli artık bıkkın bir şekilde cevaplamış;

– O Türklerin kazanı. Görevli zebaniye gerek duymuyoruz. Zaten içlerinden birisi çıkmak için çaba sarf ettiğinde diğerleri birlik olarak hemen onu aşağıya çekiyor.


Aklımıza getir veya yakın zamanda yüksek fiyatlarla satılan oyun firmaları gelecektir. Onun için son kullanıcı ve kurumsal diye ayırdım.




Yerli ve Milli Yutturmacası

 Fıkra bu ya; Cehennemde yeni bir zebani işe başlamış. İlk gün kıdemli zebani tarafından gezdiriliyormuş. Her yerde dev, yüksek kaynar kazanlar içinde yanan insanlar ve her bir kazanın başında zebaniler varmış. Bizimki bakmış derin bir kazanın başında 5 zebani bekliyor.

– Bu ne demiş ?
– Bu Almanların kazanı, sürekli birlik olup yardımlaşıp üst üste çıkarak yukarıya tırmanıyorlar ve oradaki zebaniler de tırmananı tekrar aşağıya atıyor…
Biraz daha ilerlemişler dev bir kazan daha. Başında 3 zebani bekliyormuş. Bizimki yine dayanamamış;
– Peki burada niye 3 zebani bekliyor?
– Bu da Amerikalıların kazanı, bunlar da arada yardımlaşıp çıkmaya çalışıyorlar ve görevli 3 zebani  yukarıya çıkanı tekrar aşağıya atıyor.
Bizimki bakmış bir sürü dev kazan ve her kazanın başında çeşitli sayıda görevli zebani varken ileride bir kazan var ki başında hiç zebani falan yok. Hemen atılmış;
– Yahu bu kazanda niye görevli zebani yok, boş mu?
Kıdemli artık bıkkın bir şekilde cevaplamış;
– O Türklerin kazanı. Görevli zebaniye gerek duymuyoruz. Zaten içlerinden birisi çıkmak için çaba sarf ettiğinde diğerleri birlik olarak hemen onu aşağıya çekiyor. 

Televizyonlarda Türk olmakla, Türkiye'de üretmekle veya Yerli Milli ile reklam yapan, konuşan, slogan atan firmaların yaptığı satın almaları inceleyebilseniz yerlisi varken satın aldıkları yabancı ürün ve hizmet oranı sizi şoke eder.

Toplumun En Az %51'i Azıcık da Olsa Hile Yapsa Ne Olur?

Prof. Dr. Acar Baltaş "Dürüst Olmamak" adlı makalesinde şöyle diyor:

Hile yapmanın ve aldatmanın, fayda maliyet analiziyle ilgisi çok zayıftır. Hile yapmak ve aldatmak, birkaç kötü insanın yaptığı bir şey değildir. özellikle finans sektöründeki bu duruma en iyi örnek, belgelendiği ve birçok belgesel ve kitaba konu olduğu için, Enron’dur. Enron’un içindeki ve çevresindeki bir çok kişinin gözlerini yapılanlara kapattıkları, olaylara sırtlarını döndükleri ve karşılığında da ortaya çıkan imkanlardan yararlandıkları görülmüştür. Buna "gönüllü körlük" denilmektedir. O dönemde Enron’da danışman olarak çalışan J.P. Barlow şöyle demiştir: "Burada çalışanlar, gerçeği görmekten kendilerini alıkoyacak bir ideoloji geliştirdiler." Bu gönüllü körlükten daha ötede "aktif körlük"tür.

Dan Ariely’nin 30.000 kişi ile yaptığı araştırma içinde, çok hile yapan 12 kişinin araştırma grubuna yüklediği maliyetin 125 dolar olduğunu saptamıştır. Biraz hile yapan 18.000 kişinin ise araştırma gruba yüklediği maliyet, 36.000 dolardır. Bu da toplumdaki gerçek durumu yansıtmaktadır. Toplum üzerindeki büyük zarar gerçekte çürük elmalardan değil, sıradan ve saygı değer bireylerin biraz hile yapmasından kaynaklanmakta ve çok daha büyük bir ekonomik etki doğurmaktadır.

Toplumun en az %51, yani çoğunluğu ilk bakışta göze ufacık gözüken hileler yapsa; hademe bir kalemi evine götürse, bir öğretmen mesaisinden birkaç saat erken ayrılsa, bir işetme vergisini biraz kaçırsa, bürokrat ufak bir hediye alsa, siyasetçi ufak bir torpil yapsa bunun toplumun %5-10 çok çok büyük hile, yolsuzluk yapmasından çok daha vahim sonuçları doğuyor.

Bu yukarıdaki makalede belirtildiği gibi çok büyük ekonomik zararları ile birlikte zamana yayılan ve zararı çok daha büyük olaylara sebebiyet vermekte. Örnek olarak toplumun kalkınması, ihracat kapasitesinin artması, ülkeye döviz girmesi ve toplumun prestiji açısından katkısı verilebilir.  Global olabilecek teknolojik altyapı ve rekabet şartları olan bir ürün veya hizmet adam kayırma, rüşvet, torpil ve cehaletle desteklenen bir ortamda kendi toplumunda yer bulamaz, dolayısı ile global olma şansını bulamaz. Böylece toplumun bu tarz şirketleri ehliyet çerçevesinde tercih etmemesinden dolayı toplum kalkınamaz, ihracat kapasitesi artmaz, ülkeye döviz girmez.   


9 Ekim 2021 Cumartesi

Ahlak Üzerine Karalamalar

Toplum ahlak düzeyine ve bilincine göre tercih edeceği hizmet ve ürün kalitesi en iyiden başlayarak değişlik gösterir. Ahlak ve bilinç düzeyi düştükçe ahbap çavuş ekonomisi devreye girer. Aşağıda Mahfi Eğilmez tarafından yazılan Ahbap Çavuş Kapitalizmi makalesine bakılabilir.https://https://lnkd.in/dXUzqbg

Ayrıca Prof. Dr. Acar Baltaş Dürüst Olmamak adlı makalesinde
Toplum üzerindeki büyük zarar gerçekte çürük elmalardan değil, sıradan ve saygı değer bireylerin biraz hile yapmasından kaynaklanmakta ve çok daha büyük bir ekonomik etki doğurmaktadır diyor.
https://lnkd.in/drXnWVqu

Yani toplum ahlaksızlık prim yapıyor, zaten herkes yapıyor, gemisini yürüten kaptan, he demezsem işimi kaybederim, ciro kaybederim ve benzer şekilde uzatılabilecek uzun bir listeye uyarsa durum vahim.

7 Ekim 2021 Perşembe

Ahlaksızlığa Ortak Olmanın Matematik Formülü

Almanların bir matematik formülü der ki: Eğer 1 Nazi ile aynı masada oturup ona karşı tek laf etmeyen 10 Alman varsa, masada 11 Nazi var demektir.

Eğer yanında rüşvet alınıp veriliyorsa, yolsuzluk, adam kayırma, liyakatsiz adamı başa geçirme, daha layığı varken adamını işe alama, ihaleyi adamına verme, devlet işinden veya şirket işinden ahlaksızca komisyon, pay alıp verme , her ne ad altında olursa olsun şahsı için para, itibar, güç devşirme, öğretmen ise özel ders, dershane peşinde koşma ve memuriyet kanununa uymama, doktor ise bıçak parası, özel muayenehane adı altında gemisini yürütme, herhangi bir makamdakinin 1 kuruşu kendi hesabına veya nefsine alma veya harcama, devlete ve şirkete bir çöp alırken bile cebini düşünme veya liyakata aykırı bir şekilde emre itaat etme, vergi vermeme, sistemden para kaçırma gibi senin de anladığın ahlaksızlık, yolsuzluk, kötülük ve haram varsa  sana Nurettin Topçunun şu sözünü hatırlatırım: "İyilik senin yanında kötülük yapılamamasıdır." 

Bunlar mal mülk kaygısı veya sevdası ile yapılıyorsa şu hadisi hatırlatayım: “Her ümmetin bir fitnesi (imtihan vesilesi) vardır, benim ümmetimin fitnesi ise maldır.”

Daha da kötüsü yanında birileri zulüm ediyor ve sen susuyorsan zulme rıza zulümdür; taraftar olsa zalim olur; meyletse "Zulmedenlere en küçük bir meyil göstermeyin, yoksa Cehennem ateşi size de dokunur" (Hûd Sûresi: 113) ayetine mazhar olur.

Kötülüğe her ne sebeple olursa olsun susan veya gözlerini kapatan da şu hadisi hatırlasın

"İçinizden biri bir kötülük görürse onu eliyle, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle (ona karşı kin ve nefret beslesin). Bu ise imanın asgarî gereğidir." ” (M177 Müslim, Îmân, 78)



3 Ekim 2021 Pazar

Negatif İşlerde İttifak

Hz.Ali diyor ki:  İyi ve kötü insana aynı değeri vermek doğru değildir...Bu suretle birinciyi iyilikten soğutur ikinciyi kötülük yolunda cesaretlendirirsiniz.

Birebir bildiğim veya şahit olduğum bazı olayları anlatarak en ufağından en büyüğüne grupların nasıl negatif işlerde ittifak edebildiğini sorgulayacağım.

İlk anlatacağım olay özel sektörün en büyük holdinglerinden birinin ihale süreci. Yakın geçmişte bir ihale oldu, 20 000 EPS lik bir ihale ve ben her zamanki gibi logları canlıda tutmadan başlayıp korelasyona kadar anlattım. Şartnameye yazdıkları teknolojilerle yaşayacakları sıkıntıları belirttim. Bütün anlattıklarıma rağmen ihale belirlenen bir şirketin şartnamesi ile çıktı. Bu şartname bizim de sağlayabildiğimiz bir şartname idi ve süreçlerde bir gariplik olduğunu hissettiğim için çok düşük bir fiyat vererek ihaleyi aldık. Ama bu kendisi çok meşhur olan ve çok meşhur denetim firmaları tarafından denetlenen firma bizden ürünü bir türlü almadı ve yeni yıla kadar bekleyip, yeni yılı bahane ederek yeniden aynı iş için ihale yaptı ve ihaleyi istediği firmaya verdi. Yakında öğreniyorum ki canlıda 1 haftadan uzun tutamıyorlarmış, arşiv bile çok sıkıntılı imiş ve 1 yıldır daha hiç alarmlara geçememişler. Yani çöp bir proje olmuş ama alanın, aracı olanın , satanın ve üretenin sesi çıkmıyor.

Bu kadar firmadaki bu kadar insan nasıl oluyor da negatif İşlerde İttifak edebiliyor?

İkinci anlatacağım olay olay 10 yıl öncesine dayanıyor. Bir firewall ürününün Türkiye temsilcisi olan firma 5651 sayılı yasa için bir loglama ürünü için anlaşıyor. Bu firma SIEM de üreten bir firma ve küçük, 3-5 kullanıcılı yerlerde problem çıkmazken büyük firewallarda hep patlayıp, sahadan, bayilerden ve en son şirket destek ve teknik ekiplerinden şikayet almaya başlayıp başka bir yerli ürüne geçiyorlar ve onda da benzer bir durum yaşıyorlar. Ama geçen 10 yıldan fazla zamana rağmen yine son kullanıcı, bayi, bu firewall distribütörü hiçbir şekilde bu ürünün bu probleminden bahsetmiyor, yazmıyor, çizmiyor, fısıldamıyor bile.

Bu kadar firmadaki bu kadar insan nasıl oluyor da negatif İşlerde İttifak edebiliyor?

Üçüncü anlatacağım bir rüşvet olayı. Yine Türkiye'nin en meşhur holdinglerinden birinde yerli bir SIEM ürünü alınıyor. Alım kararını CIO veriyor. Sonra bu SIEM i yönetsin diye bir arkadaş işe alınıyor ve bu işe alınan arkadaş SIEM ürününü en temel log toplama görevini bile yerine getiremediğini fark ediyor ve üretici firmayı sıkıştırmaya başlıyor. Sonra CIO nun üretici firmayı sıkıştırmasını istemediğini ve olduğu gibi ses çıkarmadan kullanmaya çalışmasını istediğini anlayıp kuşkulanıyor. Araştırma yapıp belgeleri ile Genel Müdür Yardımcısına bunu rapor ediyor ve ispatlıyor. Firma bu yolsuzluk ve rüşveti ortaya çıkaran arkadaşa sen kendine iş bul diyor, yolsuzluk yapan CIO ya da sana kıdem, ihbar, tazminatını verelim kendine iş bak diyor.  

Bu kadar  büyük bir firmadaki Genel Müdür Yardımcısı gibi epe bir insan da dahil bu kadar insan nasıl oluyor da negatif İşlerde İttifak edebiliyor?

Dördüncü anlatacağım kamuda 50 000 EPS gibi büyük bir kurumda yukarıdaki olaylarda da adı geçen yerli SIEM lerden biri ile ilgili. Ürünün çalışmadığı birebirde bana ve arkadaşlarıma webinar ile anlatılmasına rağmen, on binlerce kişinin çalıştığı onlarca IT personeli olan bir kurum problem yaşadığı ve çözülemediğini tecrübe ettiği ürünü kamuda yayılırken ve kendisi referans gösterilirken susuyor.

Bu kadar  büyük bir kurumda onlarca insan nasıl oluyor da negatif İşlerde İttifak edebiliyor?

Beşinci anlatacağım yine kamudan örnek. Yukarıdaki olaylardan bir veya birkaç tanesinde rol oynayan SIEM lerden biri ile bir kamu iştiraki mahkemelik oluyor ve senelerce devam ediyor, sonra bu firmada bu ürünü ve mahkemelik olma sürecini bilen bir arkadaş başka bir kuruma geçiyor ve o kuruma da o mahkemelik olunan ürün geliyor. Bu arkadaş bir şeyler fısıldıyor ama yine de o ürün alınıyor. 

Son bir olay yine kamudan. Dertli teknik arkadaşlardan biri yine bana ulaştı, konuşuyoruz.

Bana dedi ki: "Hocam biz bu SIEM i almadan aslında referans ziyareti yaptık, kamuda kullanan yerlere sorduk. Kimse yaşadığı problemleri söylemedi. Herkes iyi referans oldu. Kimse bu tür işlere girmiyor. Şimdi bir şey söylerim yukarıdan birinin adamıdır başım belaya girer diyor"

İnsanlar negatif İşlerde nasıl İttifak edebiliyor?

Ahbap çavuş kapitalizmi; kapitalizmin serbest piyasa ekonomisinin özelliklerini taşıyor görünen ama aslında hükümete yakınlıkları olanlara özel kurallar uygulayan ekonomik sistemdir. Siyasal yansıması da ahbap çavuş demokrasisidir (Mahfi Eğilmez, Değişim Sürecinde Türkiye.)

Türkiye’de rüşvetin yaygın olduğu bilinir ve herkes bundan şikayetçidir. Ancak şikayet edenlerin büyük çoğunluğunun esas rahatsızlığı, kendilerinin de bu çarka dahil olmamasından kaynaklanır. (Prof. Dr. Acar Baltaş, Dürüst Olmamak)


Sadece tarihe not düşeyim istedim.



20 Eylül 2021 Pazartesi

Herkesin Biraz Ahlaksız Olması Mı? Yoksa Çok Ahlaksız Biraz Bireye Sahip Olmak Mı?

Ahlakın önce ekonomik yansımaları ile başlayalım. Bunlardan biri ahbap çavuş kapitalizmidir. Ahbap çavuş kapitalizmi; kapitalizmin serbest piyasa ekonomisinin özelliklerini taşıyor görünen ama aslında hükümete yakınlıkları olanlara özel kurallar uygulayan ekonomik sistemdir. Siyasal yansıması da ahbap çavuş demokrasisidir [1] Dan Ariely’nin 30.000 kişi ile yaptığı araştırma içinde, çok hile yapan 12 kişinin araştırma grubuna yüklediği maliyetin 125 dolar olduğunu saptamıştır. Biraz hile yapan 18.000 kişinin ise araştırma gruba yüklediği maliyet, 36.000 dolardır. Bu da toplumdaki gerçek durumu yansıtmaktadır. Toplum üzerindeki büyük zarar gerçekte çürük elmalardan değil, sıradan ve saygı değer bireylerin biraz hile yapmasından kaynaklanmakta ve çok daha büyük bir ekonomik etki doğurmaktadır [2]. Yani milyonlarca kişilik bir toplumda yüzlerce kişi çok büyük yolsuzluk, ahlaksızlık yapsa bile toplumun çoğunun yapacağı ahlaksızlık ve yolsuzluğun yanında devede kulak kalır diyor çalışma. Bir toplumda mesaiden çalmayan hademe, toplu iğne başı kadar devlet malını şahsı için kullanmayan devlet memuru, rüşvet almadan veya vermeden ticaret yapan ticaret dişlilerine mensup herhangi bir kişi, özel ders peşinde koşmayan öğretmen, özel muayene etmek için hasta peşinde koşmayan doktor, imar onayı için çıkar kullanmayan siyasetçi, kaçak yapısına ruhsat için kanun istemeyen halk, kurulduğumdan beri tek kuruş rüşvet almadım vermedim, vergi kaçırmadın diyebilen şirket, şirket yönetici ve sahipleri çoğunlukta mı? Değil mi? Eğer çoğunluk değilse toplumun gördüğü zararı toplumun nüfusuna göre binlerce, milyonlarca kat arttırmaktadır. Referanslar 1- https://twitter.com/mahfiegilmez/status/13126912619634114562

2- https://www.baltasgrubu.com/secilmis-yazilar/durust-olmamak.html


14 Eylül 2021 Salı

Gençlere Başka Türlü Tavsiyeler

Genç ve yeni mezun arkadaşlar tecrübeli gördükleri büyüklerinden tavsiye istiyorlar. Zaman zaman SIEM konusunda da benden istiyorlar. Sanıyorum çokça teknik uzmandan bolca öğüt alıyorlardır. Ben olayın motivasyon, vizyon ve insanlara faydalı olma tarafına da en az teknik yol göstermeler kadar önem veriyorum.

Dünyaya söyleyecek sözünüz olsun. Dünya ile rekabet edin. Lokal şartlar kokuşmuş ise bulaşmayın. Mesela SIEM yazacaksanız çalmayın, çırpmayın. Örneğin lisansı değişen elasticsearch ü kullanırken lisansına riayet edin, GPL veya benzeri ticari kısıtlı 

açık kaynak çözümleri ara yüz değiştirip ben yaptım demeyin. Dünyayı kandıramazsınız, ayrıca zaten adamın yazıp bedava dağıttığı şeyi adama geri para ile satamazsınız. Lisansı müsait olanlara da katma değerli bir şeyler ekleyin, bunun karşılaştırma makalelerini, detaylarını dünyadaki bütün konunun uzmanlarını ikna edecek derinlikte makale olarak yazın ve uzmanların okuduğunda katma değeri göreceği şekilde dokümantasyonu olsun.

Ara yüzde biraz makyaj veya fark içermeyen lokal ticari kaygılar ile iş yapmayın. Hep en iyisini yapmaya çalışın ve bunu işin en uzmanına ispat edecek şekilde yazın.

Eğer kendinize profesyonel bir kariyer çizecekseniz sanatkar olun zanaatkarlık basamağını hızlıca geçin, oraya takılıp kalmayın. Bazen lokal şartlar buna zorlayabilir veya konfor alanı oluşturabilir.

Ne demek istediğimi 6 yıl önce (2015'te) yazmıştım.

https://ertugrulakbas.blogspot.com/2015/04/teknoloji-ve-bilimde-sanatkarlk-veya.html 

Özellikle lokal şartlar kokuşmuş ise insanlar önceleri etik olmayan, ahlaki olmayan, hatta insani olmayan yollarla daha hızlı para kazanabilir ama Yunus Emre'nin sözünü hatırlayın

"Sen doğru ol, eğri belasını bulur". Dünyada bir tane bile adam gösteremezsiniz ki hak etmediği halde bir şeyler elde etsin de arkasından iyi konuşulsun. Yüzünüze gülebilirler ama arkanızdan konuşulanları duymak bile istemezsiniz.

İçi boş olduğu halde şov yaparak, iyi pazarlama yaparak, hatta yalan dolan ile sizin önünüze geçenler, daha çok kazananlar, daha iyi maddi imkanlara sahip olanlar, daha çok dünyalık imkanlar elde edenler olabilir ama sonu hep kötü gelir. Diyebilirsiniz ki arada götürdüğüm ekonomik olarak bana yeter, o zaman da Prof. Dr. Acar Baltaş'ın şu sözünü hatırlayın "Değerli şeylere sahip olmanın aksine, değer verecek şeyler bulmak, karakterinizin incelmesine, kişiliğinizin gelişmesine, ruhsal ve zihinsel dünyanızın olgunlaşmasına imkân verir."

Bir konuda çalışmaya başlarken hep onun dünya çapında bir çalışma olması hedefi ile başlayın. Prof. Dr. Özgür Demirtaş'ın dediği gibi global olamayan yerli ve milli olamaz.

Ne yaparsanız yapın ahlaksızlık tuzağına yakalanmayın. Prof. Dr Emre Alkin'in dediği gibi "Türkiye'nin en büyük meselesi enflasyon değil ahlak"

Eğer Müslüman iseniz "Din, güzel ahlaktır" hadisini ve "Allah işini güzel yapanları sever" ayetini unutmayın.

Eğer başka dinlere mensup iseniz eminim ki sizin dininizde de benzer öğütler vardır.

11 Eylül 2021 Cumartesi

Ahlaksız Toplumların Etliye Sütlüye Karışmaması

Ahlaksızlaşmış, ahlak seviyesi yerlere inmiş toplumlarda hem insanlar etliye sütlüye karışmaz, hem de toplum etliye sütlüye karışanları sevmez.

Adam kayırma, rüşvet, toplum kaynaklarını seçilmiş birkaç kişi, aile veya şirkete aktarma, liyakat yerine itaat, adalet ve hukukun yerle bir olması, giderek toplum ve halk ekonomik çöküntüye ve hukuksuzluğa dalarken seçilmiş bir zümrenin zenginleşmesi ve ne yaparlarsa yapsınlar dokunulmaz olmaları, yapılan hukuksuzluk ve zulümleri görmezden gelmek gibi sayılabilecek binlerce ahlaksızlık ve hukuksuzluğa  karşı etliye sütlüye karışmaz ve karışılmasını da istemez.

Memursa tek kelam etmez, beyaz yaka ise başını çevirir, hele hele şirket sahibi, esnaf veya ticaretin içinde ise işine bakar tek kelime etmez. Bürokratı rüşvet peşinde, devlette çalışan doktoru özel muayenehanesine hasta peşinde, özel sağlık sektörü 1 e aldığı ilaç veya sağlıkla ilgili malzemeyi 100 e satma peşinde, kamudaki öğretmen devlet memuru çalışamaz kanuna muhalefet ederek özel ders, başkasının adına açtığı özel dershanesine öğrenci peşinde hem de bir kuruş vergi vermeden. İşveren işini rüşvetle yürütme peşinde, hademesine kadar şahsı çıkarının peşinde ama bunlar herkesin bildiği sırlardır ve kimse görmez.

Sorsan negatif konular verimimi düşürüyor, daha önemli konulara enerji harcıyorum, kendimi üretmeye kanalize ettim, konuşsam da değişmiyor, eskiden beri böyleydi zaten, böyle gelmiş böyle gider değişmez gibi bahaneler üretir, ama asıl sebep konuşursa başına bir şey gelmesinden korkması, işini kaybetmek, ticaretinin veya şirketinin hem ekonomik hem da olabilecek başka türlü zarar görmesi veya toptan ahlaksızlık tarafını seçmiş olmasıdır.

Bu tür durumlar için Hz. Ali "iyi ve kötü insana aynı değeri vermek doğru değildir, bu suretle birincisini iyilikten soğutur" diyor.

Aşağıda yine bu tür durumlarda yapılacak doğru yolu gösteren sözler mevcut 

"Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir. Fakat adaletsizliklere itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı."

Elie Wiesel

"Hatalı işlere karşı susmak yasaktır. O zaman konuşmak ibâdet sayılır. "

Dr. Münir Derman 

“Kimin eteğini öptünüz de ağzınız lezzet buldu

Kimin ayağına kapandınız da başınız göğe erdi. Dudaklarınız tuzlu tuzlu çuhalara yapıştıkça şeker mi peyda oluyor

Yüzünüz terli terli sahtiyanlara (kunduralara) dokundukça burnunuza mis kokusu mu geliyor...” 

Namık Kemal

“Bir topluluğun yaptığından razı olan, onlarla o işe girmiş gibidir; batıl işe girenin ise iki suçu vardır Onu yapma ve yapılmasına razı olmak suçu.”

Hz. Ali

Ahlak'ın ahlaksızların elinde oyuncak olduğu bir toplumdan hayır bekleme.

Hz. Ali

En son Hz. Muhammed(SAV)'in bir sözünü ekleyeyim.

"İçinizden biri bir kötülük görürse onu eliyle, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle (ona karşı kin ve nefret beslesin). Bu ise imanın asgarî gereğidir." ”

Allahtan bizim ülkemiz böyle değil. İnşallah da olmaz.


24 Temmuz 2021 Cumartesi

Adalet ve Hukuk Her Şeyin Temelidir

Adalet mülkün temelidir. Hz. Ömer

Bir toplumun can damarı adalet ve hukuktur. Dünya Adalet Projesi'nin (World Justice Project), Hukukun Üstünlüğü Endeksi'ne (Rule of Law Index) göre Türkiye 2020 yılında 128 ülke arasında 107'inci sırada yer aldı. Bu istenmeyen bir sıralama ama maalesef memleketimizdeki uygulamalardan bazıları bunu teyit eder nitelikte. Kanunda 5275 sayılı Kanunun 16/4 maddesine göre ‘Hapis cezasının infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır. Çocuk ölmüş veya annesinde başka birine verilmiş olursa, doğumdan itibaren iki ay geçince ceza infaz olunur.’ maddesi bunlardan birisi. Aşağıda duayen gazeteci, rahmetli Mehmet Ali Birand'ın eşi Cemre Birand tarafından bu konu ile ilgili yapılan bir paylaşım var.

Yine benzer şekilde T.C milletvekillerinden Sezgin Tanrıkulu da benzer bir paylaşımda bulunmuş




Sıralamada 107. lik maalesef hiç istenmeyen bir durum. Bunu en kısa sürede yükseltmemiz lazım. 

“Sizden önceki insanların helâk olmalarının sebebi, aralarında ileri gelen (zengin) kimseler hırsızlık yapınca suçun cezasını vermeyip zayıf (ve fakir) kimseler hırsızlık yapınca ceza uygulamalarıdır. Bu canı bu tende tutan (Allah)a yemin ederim ki Muhammed'in kızı Fâtıma hırsızlık yapsa, onun da elini keserdim!”

(M4411 Müslim, Hudûd, 9)

“Adalet seviyemizi bütün medeni toplumların adalet seviyesi derecesinde bulundurmak mecburiyetindeyiz.” Mustafa Kemal Atatürk


Referanslar

1- https://twitter.com/Cemrebirand1/status/1090631747400884224?s=20

2-https://twitter.com/MSTanrikulu/status/1148641371491885056?s=20

3- https://twitter.com/MSTanrikulu/status/1404354131792433154?s=20

Türklerde Negatif Seleksiyon

Hitler’ in zulmünden kaçarak ülkemize sığınan ve üniversitelerimizde görev alarak Türk Akademik Yaşamına unutulmaz hizmetler veren yüzlerce Alman profesör vardır [1]. Bu hocaların en önde gelenlerinden olan ekonomi profesörü Prof. Fritz Neumark'dir . Prof. Fritz Neumark Türkiye'de iktisat öğreniminin gelişmesinde ve gelir vergisi yasalarının hazırlanmasında önemli katkıları olan Yahudi asıllı Alman iktisatçıdır. 1900'de doğdu. 1936'da Hitler Almanyasından Türkiye'ye göç ederek, İstanbul Üniversitesi'ne öğretim üyesi olarak katıldı.1952 yılı başına kadar Türkiye'de kaldı. Üniversitede, maliye ve iktisat dersleri verdi. Türkçe olarak çok sayıda eser yayınladı. Türk üniversitelerinde halen görevli bulunan çok sayıda iktisat ve maliye öğretim üyelerinin hocasıdır. Türkiye'den ayrıldıktan sonra Frankfurt Üniversitesinde uzun yıllar görev yapan ve rektörlüğünde bulunan Neumark, kamu maliyesi alanında milletlerarası kuruluşlarda görev yapmış ve vergi alanındaki incelemeleri yönetmiştir [2]. Seneler sonra, Almanya Hitler faşizminden kurtulduktan sonra, ülkesine dönüyor ve dönerken de bizim gazetecilerle bir sohbet toplantısı gerçekleştiriyor. Bu toplantıda bir gazeteci de Neumark’a “bunca sene Türkiye’de kaldıktan sonra bu ülkeyi nasıl özetlersiniz?” gibi bir soru yöneltiyor. Neumark’ın yanıtı son derece kısadır: “Negatif seleksiyon” [3,5]

Bundan yaklaşık Zülfü Livaneli hala aynı şeyleri anlatan bir gazete makalesi yayınladı "Tersine elek (negatif seleksiyon) Türkiye'nin değişmez kuralı oldu." [6]


Referanslar

1- http://www.gazetekadikoy.com.tr/yasam/modanin-multeci-alman-profesorlerinbsp-h15208.html

2-https://tr.wikipedia.org/wiki/Fritz_Neumark

3-https://www.star.com.tr/yazar/drogba-ve-negatif-secisler-yazi-918599/

4- https://dergipark.org.tr/tr/pub/mbdd/issue/42789/517050

5- https://www.karamandauyanis.com/yazarlar/osman-nuri-kocak/negatif-seleksiyon/353/

6- https://www.gazetevatan.com/yazarlar/zulfu-livaneli/uzulme-ofkelenme-sadece-anla-18363

19 Temmuz 2021 Pazartesi

İyiye İyi Kötüye de Kötü Diyebilmeliyiz


"İçinizden biri bir kötülük görürse onu eliyle, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle (ona karşı kin ve nefret beslesin). Bu ise imanın asgarî gereğidir." ”

[ Müslim, Îmân, 78]

Allah’ın Emirlerine Muhalif Fiil ve Hareketde Bulunan ve de Bunları Etrâfa Yaymaktan Çekinmeyen Kişilerin Bu Hareketlerinden Bahsedip Onları Halka Tanıtmak ise Sevâptır.

Zirâ Ahâli Onların Kötü Amellerinden Sakınmış Olur. Rasülullah Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Şöyle Buyurur; Kötü Ahlâklıları Kötü Ahlâkları ile Tanıtınız ki, Ahâli Onlardan Sakınsın!

[Tenbîhü’l-Gâfilîn, Cilt 1, Sayfa 183.]


İyi ve kötü insana aynı değeri vermek doğru değildir...Bu suretle birinciyi iyilikten soğutur ikinciyi kötülük yolunda cesaretlendirirsiniz

Hz.Ali


Hatalı işlere karşı susmak yasaktır. O zaman konuşmak ibâdet sayılır.

Dr.Münir Derman (k.s.) 

Dr. Münir Derman 1910 yılında Trabzon’da doğdu. Baba tarafından büyük dedesi Kafkasya’dan Şeyh Şâmil. Ana tarafından büyük dedesi Ahmet Ziyâeddin Gümüşhanevî 

https://dergi.diyanet.gov.tr/makaledetay.php?ID=9126

14 Temmuz 2021 Çarşamba

Bilgisizlik Sözleşmesi

Bilgisizlik sözleşmesi kavramı, Güney Afrika üzerine araştırmalar yapan Melissa Steyn’in ülkede 40 yılı aşkın bir süre siyahlara kan kusturan Apartheid rejimine sessiz kalan sıradan Afrikalıların tavrını tarif etmek amacıyla kullanmış bir kavramdır. Rejimler toplumları manüple edebildikçe vatandaşların suskunluğuna ihtiyaç duyar. "Bilgisizlik sözleşmesi" işte bu sessiz çoğunluğun gönüllü körlüğüne, cehaletine dayalı yazılı olmayan bir mutabakattır. Yapılanlara aktif katılımınızı gerektirmez, itaat etmenizi yani itaatsizlik yapmamanızı talep eder sadece; görmezden gelmek kafidir. Karşılığında düzenin tüm avantajlarından nemalanır, susturulmuş vicdanın rahatlığıyla yaşayıp gidersiniz. Bu zümrelerin gücü, ellerindeki silahlı güçten değil, kendileriyle iş birliği yapan / sessiz kalan halktan aldıklarını söyleyebiliriz. 

Almanlar bunu şöyle hicvetmişler; Eğer 1 Nazi ile aynı masada oturup ona karşı tek laf etmeyen 10 Alman varsa, masada 11 Nazi var demektir. Kısaca “Bilgisizlik sözleşmesi” yapılan tüm yolsuzluklara, haksızlıklara, adaletsizliğe rağmen bunu görüp de ses çıkarmayanları da suça ortak eden gizli bir sözleşme gibidir.

Bununla ilgili dünya literatüründe de çokça tarif bulabilirsiniz. Aziz Nesin der ki “Söylediklerimiz kadar sustuklarımızdan da sorumluyuz.”

Sustuğunuz her haksızlıktan sorumlusunuz., “o kadarını yapmaz ya” dediğiniz her sefer için sorumlusunuz.., apolitik ya da vurdumduymaz tavrınız yüzünden cesaretlenen cehaletten sorumlusunuz.

Dr. Münir Derman der ki "Hatalı işlere karşı susmak yasaktır. O zaman konuşmak ibâdet sayılır". Dr. Münir Derman 1910 yılında Trabzon’da doğdu. Baba tarafından büyük dedesi Kafkasya’dan Şeyh Şâmil. Ana tarafından büyük dedesi Ahmet Ziyâeddin Gümüşhanevî'dir.

"Zulmü yapanla zulme uğrayanın dışında kalanlar, ellerine fırsat geçince kendilerinin de zulüm yapma heveslerini içlerinde taşıdıkları için, zulmün kullandığı kuvvete çok defa hayran olurlar.” Nurettin Topçu

“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” Hz. Muhammed.

27 Haziran 2021 Pazar

Hakikat Sonrası Çağda Türkler

East Anglican Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada 15 farklı ülke ve kültürden insanlara 100 dolar ödüllü bir müzik sınavı gönderiliyor. Bazı sorular basit fakat bazıları o kadar zor ki birinden (veya internetten) yardım almadan bilmeniz imkansız. Katılanlara yardım alamayacakları da tembihleniyor.

Buna rağmen en çok yüzde yüz doğru cevap kitapçığı Türkiye’den geliyor. Sonuç çok net: Ya hepimiz birer müzik dahisiyiz ya da bildiğin yalancıyız. Araştırmacılar ikincisinde karar kılmış. ( Araştırma: https://goo.gl/xMPMRg )

Aşağıdaki harita farklı ülkelerde bireyler arası güven endeksi aynı sonucu tekrarlıyor. Bu konuda pek benzerimiz yok gibi. (Kaynak: https://goo.gl/Z09M7J)


Bizi aldatan bizden değildir //Hz. Muhammed


Ralph Keyes Hakikat Sonrası Çağ: Günümüz Dünyasında Yalancılık Ve Aldatma adlı kitabında şöyle diyor



Buradan da anlaşılıyor ki bu kötü işleri yapanlar değil zarar görmek el üstünde tutulacaklar. Bir ceza görmeyecekler, maddi, manevi bir zarar görmeyecekler, hapse atılmayacaklar. Aksine fayda görecekler.

Nurettin Topçu diyor ki

“Hizmetine ömrümü harcadığım memlekette, dostlarım kalmadı gibi bir şey. İnsanın düşkünlüğünü, sefaletini bilirdim ama ruh sefaletinin bu kadar karanlığını görmemiştim. İnsan diye emek verdiklerimin hemen hepsi de ruh ve mana mefhumuna yabancı, menfaat kölesi bir takım haşerelermiş. Ahlâksızlığın ummanı olan bu Şark’ı, yaşadıkça tanıyorum. Burada insanı fenerle arayanlar yanılmamışlar. ‘Müslüman’ız diyen insan yığını’ yok mu? Onlar, Şark’ın en aşağı tabakasını teşkil ediyor. Yaşanan şekliyle Müslümanlık Şark’ı bitirmiş. Buraya artık ne ilim girer, ne ahlâk, ne de Allah uzanır bunlara…
Bunların önce her şeyi bırakıp, insanlık devrine girmeleri lâzım…”




26 Haziran 2021 Cumartesi

Doğrudan Korkan Topluluklar

Bazı zaman dilimlerinde toplumlar ve toplumları oluşturan insanlar doğrulardan korkar. Bu nasıl olur? diye soracaksınız. Lût kavminin Hz. Lût’a söylediği şu sözü Kur'an haber veriyor: “Çıkarın şunları kentinizden/yurdunuzdan. Bunlar temizlik ve dürüstlükte aşırı derecede titizlik gösteren insanlar.” (A’raf, 82; Neml, 56)

Buna benzer dönemlerden birini de Hz. İsa yaşamıştır. Merak edenler BARABBAS hadisesini araştırabilir.

Bu zamanlarda dürüst olanlar, kirlenmekten kaçanlar, adalet ve liyakate riayet edenler iki kere yara alır:

1-Zaten halk bu tür adamları sevmeyecektir

2-Kariyer veya ticari olarak rekabet ettiği rakipleri bu özelliklerini kötü olarak pazarlayacaktır

İşi olan herkes  dürüst olanlar, kirlenmekten kaçanlar, adalet ve liyakate riayet edenlerin mesleğinde çok iyi olduğunu bildiği halde veya  dürüst olanlar, kirlenmekten kaçanlar, adalet ve liyakate riayet edenlerin yönettiği, sahibi olduğu şirketin ürünlerinin en iyisi olduğunu bildiği halde uzak durur. 


Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak. Güvenilir kimseler hain sayılacak, hâinlere güvenilecek. İnsanlardan şâhidlik etmeleri istenmediği halde şâhidlik edecekler, yemin etmeleri istenmediği halde yemin edecekler. Hz Muhammed (SAV) (Taberâni, XXIII, 314)




Sistem Defoları

Bir toplum düşünün ki adını koymasa bile bir kast sistemi fiili olarak çalışıyor. Toplumun %10 u ekonomik olarak %90 ınından ayrılıyor.  Toplumun neredeyse tamamı dünyadaki yerini önemsemiyor, ülkedeki rant ve kast sisteminde %10 a dahil olma derdinde.

Ülkenin en iyi kurum ve kuruluşunda çalışan en üst düzey yöneticilerin bile dünyadaki benzer şirketlerde benzer pozisyonlardaki kişilerle rekabet edebilecek bilgi birikimi, yayın, ürettiği ve global ölçekte yayınladığı makale, yazı, hatta sosyal medyada mesleği ile ilgili magazinsel konular haricinde ömrü boyunca global değere sahip birkaç paylaşım bile yok ve kimse resme böyle bakmadan ülke ve toplum ortalamasını üzerinde maaş ve kazanç ile kendini değerliymiş gibi hissediyorsa bu topluma ne denebilir? 

Herkes bir hayat felsefesinin arkasında ömür tüketiyor, felsefesinin en iyisi olduğunu düşünüyor ama ben ne ürettim? İnsanlığa faydam ne? Topluma faydam ne? diye sormuyor. Birileri sorsa da para kazanıyorum, çocuklarıma iyi bir gelecek hazırlıyorum, iyi bir eğitim aldırıyorum, kendi hayat felsefemi onlara aşılayıp başka ellere geçmesini engelliyorum der. Aslında hayvanların bile çocuklarına ellerindeki en iyi imkanları sarf ederek belli bir dönem baktığını düşünmez ve kıyas yapmaz. Eğer bir işletme sahibi ise onlarca, yüzlerce çalışanın evine ekmek götürmesine vesile oluyorum der. Ama eğer bir bankası varsa yurt dışından temin ettiği kredilerle aslında yapancı ve rakip toplumlara para kazandırırken ucundan da çalışanlarına koklattığı gerçeğini görmezden gelir, eğer bir emlakçı ise katma değere mi yoksa ranta mı çalıştığını bile sorgulamaz, hatta ev yapılmasına vesile oldum, fabrika arazisi sattım der ama bu işin sonunda topluma katkısı net hesapta artıda mı? eksi de mi? sorgulamaz, eğer fabrika sahibi ise makine, hammadde, patent için aslında başkalarına para kazandırdığını görmez bile, eğer bilişim şirketi sahibi ise ve yabancı ürünleri kullanarak proje yapıyorsa aslında yabancılara çalıştığını aklına bile getirmez. Öğretmense dünyada aslında artık olmayan bir eğitim sistemi içerisinde olduğunu veya  özel ders ve dershane rantı ile hayatını geçirdiğini düşünmek yerin öğretmenlik kutsal meslek der, eğer doktor  ise gazlı bezden ilaca, ameliyat bıçağından ameliyat cihazlarına kadar aslında mesleğini icra ederken esas kazancın başkalarına gittiğini hesaplamaz. Eğer bir müteahhit bina, fabrika yaparken kullandığı bütün karma değerli malzemenin ithal olduğuna bakmaz, bir profesör ömür boyu katma değerli bir şeyler üretsin diye devletten maaş almasına karşın tek bir patent başvurusu yapmaz, makaleleri H-indeksinde yayınlanmaz ve bunu dert etmezse, yine bir profesör yüzbinlerce, milyonlarca takipçi ve izleyicisi varken akademik çalışmalarında hep ABD'nin, Avrupa'nın problemleri ile uğraşıp neden diye kendini sorgulamazsa yani %10 bunu yaparsa %90 ne yapmaz.

Bu eğerler toplanır, toplanır ve bir ülkenin dış borcu  devamlı artar ve hiç azalmaz hale gelirse, dünyadaki diğer ülkelerle kendi ülkesi kıyaslama ve sıralamalarda artık en diplerde ise veya devamlı aşağılara doğru yol alıyorsa işte bunun sebebi işe yaradığını, insanlığa faydalı olduğunu , yararlı ve iyi insan olduğunu düşünen insanlarda oluşan toplumlardan kaynaklanır. Bu %10 mutludur. 



2 Haziran 2021 Çarşamba

Hakikat Sonrası Çağ: Yalancıların, Ahlaksızların ve Hainlerin Çağı

Bu çağda hak, hukuk, ehliyet, liyakat, dürüstlük  sökmüyor. Neden?

Peygamber efendimiz bu çağ için "ayaklar baş, başlar ayak olur" demiş.

Başka bir hadisi şerifte ise 

Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler yalanlanacakyalancılar ise doğrulanacakGüvenilir kimseler hain sayılacakhâinlere güvenilecek. İnsanlardan şâhidlik etmeleri istenmediği halde şâhidlik edecekler, yemin etmeleri istenmediği halde yemin edecekler. Hz Muhammed (SAV) (Taberâni, XXIII, 314)

Ralph Keyes Hakikat Sonrası Çağ: Günümüz Dünyasında Yalancılık Ve Aldatma adlı kitabında şöyle diyor



Buradan da anlaşılıyor ki bu kötü işleri yapanlar değil zarar görmek el üstünde tutulacaklar. Bir ceza görmeyecekler, maddi, manevi bir zarar görmeyecekler, hapse atılmayacaklar. Aksine fayda görecekler

14 Mayıs 2021 Cuma

İşini İyi Yapanın İşi Zor mu ? -2-

Son 5 yıldır neredeyse her gün SIEM ile ilgili bir paylaşımım oldu. Ayrıca yüzlerce makalem yerli ve yabancı sitede, hakemli veya hakemsiz olarak yayınlandı. Bunlarda son 5 yılda 100.000 den fazla görüntülendi ve binlerce indirildi. Türk insanın alışık olmadığı doğruyu ortaya çıkarma, doğruyu kıvırtmadan söyleme, kıyas yapma yöntemini benimsediğim ortada. Eğer bu paylaşımlarımda yalan, yanlış veya eksik olsa idi son 5 yıl içerisinde mutlaka birileri çıkar ve bunu ifşa ederdi. İnsanların arkamdan ya bu hoca çok meşhur markaların çok meşhur ürünleri ile ilgili kalem oynatıp duruyor bu kim oluyor ki! gibi konuştukları kulağıma geliyor.

Benim gibi derinlemesine ve ispatlı analizleri biz toplum olarak sevmeyiz. Bir inşaat firması çıkar Türkiye'deki inşaat projelerinin önemli bir kısmını alır. Hiçbirimizin aklına ya bu yüzbinlerce inşaat firması arasından nasıl sıyrıldı? Yeni bir inşaat teknolojisi mi buldu? Bu kadar iyi ise ABD, Kanada, Hollanda gibi ülkelerde neler yapıyor ? diye sormaz. Yine yabancı vatandaş Türk vatandaşı olduktan kısa bir süre sonra Türkiye'nin en zenginlerinden biri olur, yüzlerce yıllık ailelerin, kuşakların biriktirdiği sermayeyi 5-10 yılda geçer ama yine bunun altını dolduracak bu adam google gibi yeni bir teknoloji geliştirdi de dünyaya mı satıyor? Veya büyük bir buluş yaptı da dünyaya mı satıyor? 5-10 yılda 100 yıl Türk ailelerini nasıl geçti? diye sormaz. Halk olarak ilgimiz bu liyakat ile ilgili sorular yerine iş nasıl alınır kısmındadır hep. Son örnek olarak de yine üst düzey bir kamu yöneticisini düşünelim. Buraya atanan birisinin özgeçmişini aynı işi yapan Almaya, Danimarka, Japonya'daki mevkidaşları ile karşılaştırmayız. Toplum olarak o konumun, projenin, ihalenin liyakat tarafını yani altını doldurmak tarafını değil de o konuma atama yapanın gözüne girme, projeyi, ihaleyi verenin gözüne girmek. Yukarıda da belirttiğim gibi Türk insanı doğruyu ortaya çıkarma, doğruyu kıvırtmadan söyleme, kıyas yapma yöntemini benimsemiyor.

Benim paylaşımlarımla ilgili çokça hocam ilgiyle takip ediyoruz ama beğenemiyoruz veya paylaşamıyoruz diyen oluyor. Daha da ileri gidip aşağıdaki gibi mesajlar atanlar bolca


Takip edip takdirlerini iletenlerin de hakkını yemeyelim. Böyle onlarca mesaj geliyor. Onlara da teşekkürlerimi sunuyorum.









Bizde iş sahibi olanlar da, yöneticiler de sanki hiç ölmeyecekmiş gibi kötülükleri görmez ve duymaz olurlar (Herkesin hakkını yemeyelim, böyle olanları kastediyorum). Değişik yöntemlerle vicdanlarını rahatlatır, olayı çözer ve içselleştirir. Hatta benim gibi soru soran, eleştiren ve vicdana mesaj vermeye çalışanları sevmez.
Aşağıdaki hadisi umursamaz.

“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân 78. ; Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17) 

Bize dinimiz emretmiş ama ateist olan veya başka dinlerdeki toplumlar da bilirler ki ahlak toplum için olmazsa olmazdır.


İşini iyi yapan yerine, sadece mahallesine, markasına bakmayı değerlendirme kriteri olarak alan toplumlardan gelişme beklemek hayal. 



Aşağıda yolsuzluk ve ahbap çavuş kapitalizmine dahil olmak mı ? Teknoloji geliştirmek mi? anketimize gelen oyları görüyorsunuz.



Bu çağ ile ilgili aktarılan hadislerden biri de şöyle: Ayaklar baş, başlar ayak olur. Yani değersiz kimseler başa geçer, değerliler ise en geride bırakılır.