Melissa Steyn'in “bilgisizlik sözleşmesi” kavramı, Güney Afrika’nın apartheid döneminde beyazların gönüllü olarak baskı rejimini görmezden gelmelerini ve bu durumdan fayda sağlamalarını tarif ederken, bireylerin ve toplumların sorumluluklarını sorgulayan güçlü bir eleştiridir. Steyn’e göre, bu tür bir bilgisizlik, aslında bilginin ve farkındalığın bastırılmasını içerir; beyaz toplumlar kendi ayrıcalıklarını korumak için siyahların çektiği acıları görmezden gelirler. Ancak, toplumsal değişim ve adalet arayışı, bu gönüllü körlüğün aşılmasını gerektirir.
Bu bağlamda Barabbas olayı, adalet, suç, sorumluluk ve halkın tercihleri gibi kavramlar etrafında dönen tarihsel ve dini bir vaka olarak bilgisizlik sözleşmesine uyan toplumlar için önemli bir ayna işlevi görebilir. Bu olay, toplumsal körlüğün ve sorumluluktan kaçınmanın ne tür sonuçlara yol açabileceğini ve halkın tercihlerini nasıl manipüle edebileceğini ortaya koyar.
Bilgisizlik Sözleşmesi: Güney Afrika'da Beyazların Gönüllü Körlüğü:
Steyn’in “bilgisizlik sözleşmesi” kavramı, apartheid rejiminin beyaz halkın bilinci üzerinde nasıl bir etki yarattığını açıklamaya çalışır. Apartheid döneminde beyazlar, siyahların sistematik olarak ayrımcılığa, baskıya ve şiddete maruz kaldığını bilseler de, bu gerçeği göz ardı ederek kendi ayrıcalıklarını sürdürmeye devam etmişlerdir. Bu gönüllü cehalet, beyaz üstünlüğüne dayalı düzenin devam etmesine olanak sağlamış ve apartheid rejiminin sürdürülmesinde temel bir rol oynamıştır.
Bu bağlamda, bilgisizlik bir savunma mekanizması olarak işler; beyazlar apartheid'ın adaletsizliklerine gözlerini kapayarak kendi ayrıcalıklı konumlarını korumuşlardır. Steyn, bu durumu bir sözleşme olarak tanımlar çünkü beyazlar toplu olarak bu körlüğü benimsemiş ve bu düzenin sürmesine katkıda bulunmuştur.
Barabbas Olayı ve Toplumsal Körlük:
Barabbas olayı, İncil'de Yahudi halkının, suçsuz olan İsa'yı değil, suçlu Barabbas'ı serbest bırakmayı tercih etmesiyle sonuçlanan bir seçim olarak anlatılır. Bu olay, halkın bilerek yanlış bir tercihte bulunabileceğini, toplumsal körlük ve manipülasyonun nasıl işleyebileceğini gösteren güçlü bir metafordur. Yahudi halkı, dini liderlerinin ve o dönemin siyasi düzeninin etkisiyle, suçsuz İsa yerine suçlu Barabbas'ı seçer. Bu seçim, halkın toplumsal adaletsizliği nasıl meşrulaştırılabileceğini gözler önüne serer.
Bu bağlamda Barabbas olayı, Steyn’in bilgisizlik sözleşmesi kavramıyla benzer bir işlev görür. Toplumun bir kesimi, bilgi ve farkındalık sahibi olduğu halde adaletsiz bir tercihte bulunur; suçlu olan affedilirken suçsuz olan cezalandırılır. Bu olayda da tıpkı apartheid Güney Afrika’sındaki gibi, toplumsal düzeni sürdüren bir körlük söz konusudur.
Barabbas Olayı ve Apartheid Dönemi Beyaz Toplumunun Sorumluluğu:
Apartheid döneminde beyaz toplum, sistemin siyah halk üzerindeki yıkıcı etkilerini bilmesine rağmen, bu durumdan fayda sağlamaya devam etti. Barabbas olayı, bu tür toplumsal körlüğü ve sorumluluktan kaçınmayı simgeler. Beyazların ayrıcalıklarını sürdürmek için gerçekleri görmezden gelmeleri, bir anlamda suçlu Barabbas’ı serbest bırakmaya benzer bir durumdur. Suç ve sorumluluk arasındaki sınırların bulanıklaştığı bu olayda, beyaz toplum, tıpkı Barabbas’ın affedilmesi gibi, apartheid’ın adaletsizliğini sürdürmeye gönüllü olmuştur.
Steyn’in bilgisizlik sözleşmesi kavramı, Barabbas olayındaki gibi bir toplumsal sorumluluktan kaçınma durumunu eleştirir. Bu tür bir cehalet, aslında bilinçli bir tercihtir ve toplumsal adaletsizliğin sürmesine katkıda bulunur. Beyazların apartheid rejimini görmezden gelmesi, suça ortak olmanın bir başka yoludur ve bu suç, sadece siyah halkı değil, aynı zamanda beyaz toplumun vicdanını da etkileyen bir durumdur.
Toplumlar eğer bilgisizlik sözleşmesine uyum safhasıda ise sonrasında Barabbas topluma olmaya yakındır demektir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder