İnanılmaz ama gerçek!
Yıllardır
uyardığım her şey, maalesef birer birer gerçekleşiyor. "Böyle giderse geri
dönüşü olmayacak" dediğim olaylar artık sıradan hale geldi. Biz belki ülke
içinden bu haberleri pek umursamıyoruz ama dünya bizi izliyor. Ve dışarıda,
Türkiye ve Türk insanı hakkında neler düşündükleri işte tam da bu tarz
olaylarla şekilleniyor.
"Dilan
Polat" olayı hadi ülke içinde, Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk:
Türkiye'de verilen yargı kararlarının yüzde 99'u geçersizdir” tespitini de
umursamıyoruz bu son olay? Belçika Devleti, Türk mafyasının Cumhurbaşkanlığı
forsu astığı 2 villayı ele geçirdi. Evet, yanlış duymadınız! Villa tam 15 bin
metrekarelik alanda ve toplamda 72 milyon Euro değerinde varlığa el koyulmuş.
Villada bir de konsey odası varmış, hafta içinde satışa çıkarılıyor!
Buna
benzer sayılamayacak kadar çok olay bulabilirsiniz mesela "Interpol
kırmızı bültenle arıyordu: İsveç'te bir uyuşturucu çetesini yöneten cinayet
zanlısı Adana'da yakalandı" gibi.
İşte
durum bu kadar vahim! Dünyada böyle haberlerle anılmak bizi nerelere götürecek?
Dışarıdaki algı çok önemli, ama ne yapıyoruz bu konuda? Maalesef pek bir şey
değil...
Onlarca
yıldır insanlarla düşman olma pahasına bak böyle yaparsanız başınıza gelir
dediğim her şey sıradanlaştı. Bu eleştirileri yaparken insanların düşman
olacağını biliyordum çünkü
Prof.
Dr. Arman Kırım "Mor İneğin Akıllısı" kitabında anlatıyordu:
Ben
ne zaman konferanslarımda belli tehlikelere işaret etsem, moral bozmak ile
itham edilmişimdir.
"Bu
deneyimlerim sonunda şunu öğrendim: eğer bu ülkede insanları etkileyen bir
konuşmacı olmak istiyorsanız, zinhar gerçeklere değinmeyeceksiniz; sadece ve
sadece onların duymak istedikleri güzel şeyleri söyleyeceksiniz, stratejilerini
doğrulayacaksınız, ne kadar akıllı işler yapmakta olduklarını onaylayacaksınız."
Ben
onaylamadım, ne olduğunu tahmin edersiniz. Konuyu uzatmadan 2014 ve 2017 ve
2018 yılında yazdığım üç makaleyi paylaşayım.
https://ertugrulakbas.blogspot.com/2014/07/gelistirme-kulturu-mu-rant-kulturu-mu.html
https://ertugrulakbas.blogspot.com/2017/02/hep-isin-geyigini-yapyoruz-ar-ge.html
https://ertugrulakbas.blogspot.com/2019/09/kendi-ayagmza-sktk.html
Prof.
Dr. Acar Baltaş
"Türkiye'de
rüşvetin yaygın olduğu bilinir ve herkes bundan şikayetçidir. Ancak şikayet
edenlerin büyük çoğunluğunun esas rahatsızlığı, kendilerinin de bu çarka dahil
olmamasından kaynaklanır."
Bilenler
bilir, benim şikayetim sisteme dahil olamamaktan değil, herkes Acar Baltaş'ın
dediği gibi sisteme dahil olmak isterken de bu sıraya girenleri öteden beri ciddi
eleştiriyorum.
Bunu
da Çetin Altan 2015 yılının başlarında Çınar Oskay’ın “Halk neden çok büyük
tepki göstermedi yolsuzluk iddialarına?” sorusuna:
“Yolsuzluğu
piyango gibi görüyor. Bana da çıkabilir diyor… Yolsuzluğun bitmesini istemiyor,
yolsuzluktan pay almak istiyor” diye açıklamıştı, gerçekten öyle sıra çok
kalabalık ve her eleştirdikçe sırada bekleyenlerden düşman kazandım.
Prof.
Dr. Acar Baltaş diyor ki: "Hile yapan ve kural dışına çıkan başkalarını
görmek ve izlemek sosyal kabule bir örnektir. Sosyal statüsü ne kadar yüksek
olursa olsun, "herkesin" küfür ettiği ortamda küfür etmek ayıp ve
terbiyesizlik sayılmaz; son sınıftaki "bütün" öğrencilerin hasta
olmadıkları halde rapor aldığı ortamda hasta olmadan rapor almak
"sahtekarlık" sayılmaz.
"Ahlak
düzeni sağlam olmayan ve soyguncularıyla başa çıkamayan bir toplum, - ruhundaki
barbarlık duygusunun baskısıyla- soyguncularına hayranlık duyar."
Kemal
Tahir
"Hiçbir
şey yapmayarak da adaletsizlik yapabilirsiniz".
Marcus
Aurelius
Benim
eleştirilerim Türkiye'deki alışılmış ve beklenen eleştiri ve muhalefetin
dışında ve daha sertti çünkü işin buraya geleceğini görüyordum ve mış gibi de
yapmak istemiyordum.
Bizim
ülkemizde zengin olmak, para kazanmak, terfi etmek, yükselmek, çok beğenilmek,
çok seyredilmek, çok takip edilmek istiyorsanız halkın istediklerini
vermelisiniz Halkın ne istediğini de Çetin Altan ve Prof. Acar Baltaş yukarıda
açıkça ifade etmiş.
Muhalefet
etmenin (Burada sadece siyasi muhalefetten bahsetmiyorum) şartları da aynı.
Hatta bu konu ile ilgili Noam Chomsky
“İnsanları
etkisiz ve itaatkar kılmanın kurnaz yolu, farklı görüşlere sınırlı miktarda
tolerans göstermekten geçer. Ancak bir yandan da bu sınırlandırılmış alandaki
tartışmaları sürekli canlı tutmak gerekir.” diyor.
Ülkemizde
muhalefet edenlerin çok çok büyük kısmı ya bilerek, ya da sistemin oluşturduğu
güvenlik ve konfor alanını tehdit altında algılama refleksiyle Türkiye, 2014
yılında Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 59. sırada yer alırken. 2023 de 148.,
Yolsuzluk Algı Endeksinde 2013 yılında 53. sıradayken, 2023 de 115., 2013
yılında Küresel Rekabetçilik Endeksinde 44. sırada iken 2023 de 81. sıraya
düşüren olaylar neler? diye sorup peşinden gidemez. Danimarka, Kanada, İsveç,
İsviçre, Norveç, Finlandiya, Almanya, Amerika, Singapur, G. Kore, Japonya gibi
gelişmiş hiçbir ülkede suç olmayan on binlerce dava nasıl bizde suç olup
insanların hayatı karartılır? Veya tam tersi oralarda suç veya idari ceza,
istifa veya işten uzaklaştırma gerektiren işler burada aynı sonucu vermez? diye
işin üzerine gidemez. Anayasa Mahkemesi, Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklamalar
Çalışma Grubu, AİHM, Uluslararası Adalet Divanı (Lahey) Türkiye davalarının
detaylarına girip gündem yapamazlar. Bunu ya çıkardan ya korkudan ya da mahalle dışı buldukları için yaparlar.
Halka
rağmen halkın menfaatine işler yapmanın faturasını rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu
aşağıda kaynağını verdiğim konuşmasında "dürüst olduğum için oy vermeyen
ve beni seven seçmen" konuşmasında anlatıyor
https://ertugrulakbas.blogspot.com/2023/03/depremin-hatrlattklar-ahlak.html
Bunu
zaten sistem herkese iliklerine kadar işlettiği için bu artık refleks olarak
uzak durulan bir şeydir.
Çok
az deli bunu dener.
Ülkemizdeki
bu durum yeni de değil
“Kimin eteğini öptünüz de
ağzınız lezzet buldu?
Kimin ayağına kapandınız
da başınız göğe erdi? Dudaklarınız tuzlu tuzlu çuhalara yapıştıkça şeker mi
peyda oluyor?
Yüzünüz terli terli
sahtiyanlara (kunduralara) dokundukça burnunuza mis kokusu mu geliyor?...”
Ne
düşünüyorsunuz? Sizce dış dünyada nasıl anılıyoruz? Daha da önemlisi tamamen
içe mi kapandık? Dünyadan koptuk mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder