Bu Blogda Ara

21 Eylül 2024 Cumartesi

Bilgisizlik Sözleşmesi: Görmedim, Duymadım, Bana Ne; Otorite Diyorsa, Vardır Bir Bildiği

 Melissa Steyn’in “bilgisizlik sözleşmesi” (ignorance contract) kavramı, özellikle toplumların belirli bilgileri, gerçekleri veya adaletsizlikleri bilmemeyi ya da görmezden gelmeyi tercih etmesi üzerine odaklanır. Bu kavram, genellikle egemen grupların, hak ihlalleri veya baskı sistemlerine dair sorumluluğu üstlenmemek ya da bu sorunlarla yüzleşmemek amacıyla oluşturduğu bilinçli bir “bilgi boşluğu” yaratma eğilimini tarif eder. Steyn’in perspektifi, bu tür bilgisizliklerin toplumsal ve siyasal düzenin devamını sağlamak için kasıtlı olarak sürdürüldüğünü vurgular.

Augusto Pinochet’in Şili’deki diktatörlüğü, bu kavramı açıklamak için güçlü bir örnektir. 1973-1990 yılları arasında Pinochet rejimi, insan hakları ihlalleri, işkence, zorla kaybetmeler ve siyasi muhaliflere yönelik baskılarla tanındı. Ancak bu dönemde birçok Şilili, ya rejimin yaptıklarını bilmemeyi seçti ya da hükümetin baskı politikalarını meşrulaştıran söylemleri kabul etti. Özellikle Pinochet’in ekonomik reformlarının başarılarına odaklanarak insan hakları ihlallerini görmezden gelen bir kesim vardı. “Bilgisizlik sözleşmesi” burada, halkın bir bölümünün baskı ve zulümle ilgili sorumluluk hissetmemesini, otoriteye güvenerek "mutlaka bir bildikleri vardır" düşüncesiyle hareket etmesini simgeler. Bu, Steyn’in kavramı ile örtüşür; çünkü insanlar, rahatsız edici gerçeklerle yüzleşmek yerine, rejimin güvenlik veya refah sağladığını düşündükleri alanlara odaklanmayı tercih ettiler.

Dünyadan Diğer Örnekler

  1. Güney Afrika Apartheid Rejimi: Apartheid dönemi Güney Afrika'sında beyazlar, siyahların maruz kaldığı ırk ayrımcılığı, baskı ve şiddeti bilmemeyi ya da bu durumu meşrulaştıran söylemleri kabul etmeyi tercih ettiler. Beyaz nüfusun büyük bir bölümü, devletin uyguladığı ayrımcılığı sorgulamadı ve kendi refahlarını devam ettirmek adına bu sistemin sürmesine sessiz kaldı. Bu da Steyn’in “bilgisizlik sözleşmesi” kavramının bir örneği olarak görülebilir.

  2. Nazi Almanyası: Adolf Hitler’in Nazi rejimi döneminde, Almanya’da birçok insan Yahudilere ve diğer azınlıklara karşı yapılan soykırımı bilmemeyi veya “görmemeyi” seçti. Nazi rejiminin propaganda ve baskısı altında yaşayan Alman halkının büyük bir kısmı, Holokost hakkında bilgileri olmasına rağmen, ya bunu meşru gördü ya da görmezden geldi. Toplumun önemli bir kesimi, hükümetin söylemlerine uyarak otoritenin bu politikalarının gerekçeli olduğuna inanmayı tercih etti. Bu da "bilgisizlik sözleşmesi"nin başka bir örneğidir.

  3. ABD’de Irksal Eşitsizlik ve Sistemik Irkçılık: ABD’de uzun yıllar boyunca beyazların büyük bir bölümü, siyah Amerikalıların maruz kaldığı ırksal eşitsizlik ve ayrımcılığı görmezden geldi veya bilmemeyi tercih etti. Özellikle Jim Crow yasaları ve kölelik sonrası dönemde, beyazlar ırk ayrımcılığı ve şiddetin sürmesine, kendi sosyal ve ekonomik avantajlarını kaybetmemek için sessiz kaldı. Hatta günümüzde bile, birçok kişi, “bilgisizlik sözleşmesi” çerçevesinde, sistemik ırkçılığı reddetmeyi veya bu konuda duyarsız kalmayı sürdürüyor.

Türkiye'deki durumu değerlendirmeyi size bırakıyorum.  6-7 Eylül olayları, Kürt vatandaşalralın durumu ve KHK meselesine bakın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder